Ernest Hemingway, “ Yazmakta bir şey yok, yapacağın bir daktilonun önüne geçip kanamak.” Demiş.Ben de öyle yaptım ve geçtim klavyenin başına.

Elimde listelerle dolaşır oldum kamp öncesi ve süresince.Çünkü “ yardım istemek” alçakgönüllüğünü deneyimlemek için, bana göre tek başına kampa çıkmak bir fırsat oldu.İstiyorum, ama içim öylesine karışıyor ki…Anlatamam.İnsanlara hep yük olduğumu düşünüyorum.

Aslında, bu yük hissetme meselesi bu süreçte değil, her zaman omuzlarımda yük. “ Yardım istemek” ve “ sadaka dilenmek” eş anlamlı benim deneyimlerimde. Her şeyin bir bedeli olmalı ve mümkünse hemen ödenmeli zihniyeti, hemen ele geçiriyor beni. Borçlu hissediyorum kendimi. Ne bitmez borç ama!

Gelelim listelere; alınacaklar, verilecekler,satın alınacaklar, atılacaklar, dağıtılacaklar, paylaştırılacaklar,ödenecekler, tutulacak sözler, edilecek dualar, telefonla görüşülecekler,resmi işlem dediğin tarihleri belli işler, daha neler neler…

Yazarken yorgun düşüyorum.Bunların tek başına yapılması mümkün mü? İmkansız.İster istemez sen birilerine yardım edeceksin, birileri de sana.Fakat hep kendini yetersiz hissetme, borçlu hissetme niye?Gel çık işin içinden!