Anılar biriktirdim, insanlar, yazılar, notlar, objeler, öfkeler, hayal kırıklıkları, kitaplar, dosyalar, fotoğraflar, kıyafetler, özlü sözler, öyküler ve daha neler neler… Bir gün evet, bir gün mutlaka işime yarayacaklar dedim. İhtiyaçlar listesi gibi malzeme deposuna doldurdum sıkış tepiş.

Bugün hiç olmayacak yerde fırlayıveriyorlar ortaya. Mahcup oluyorum. Şükürler olsun eskisi kadar utanç ve suçluluğa sürüklemiyorlar beni. Herkesi bir defterden silesim var bugünlerde. Bunu da samimiyet ruhsal ilkesine bağlıyorum. Dürüst olmalısın Özlen, lütfen bunu kendine itiraf et önce diyorum. Örneğin bazen özeniyorum özlü sözleri duvarlarına kopyala yapıştır yapanlara sosyal medyada. Onlara iyi geliyor muhakkak. İyi gelmese yapmazlar herhalde. Lafın kime gideceği belli değil, alınırsan da” kişisel algılamış “ olursun. Güzel deşarj olma yolu.

Ben de buna benzer bir şeyi yazılarımda yapıyorum. Kişilerden çıkıp olaylara, durumlara odaklanıp, neyi isteyip istemediğimi öğrenmeye çalışıyorum. Tamam da o kişiler ezkaza “ kişisel algılayıp “ sorarlarsa bana, ne diyeceğim? Doğruyu söylersen öldürücü dürüstlük deniliyor, söylemezsen sahtekârlık oluyor. Nasıl davranacağımı çok samimi itiraf ediyorum, bilmiyorum. Fakat öğrenmeye çok istekliyim. Çünkü “ Canım…” diye başlayan cümleleri duymaya çok ihtiyacım var. Bakalım.