HAKİM BEY çay bahçesine oturup bugünkü duruşma için dua ediyordu. Çayını sessizce karıştırıp, kaşığını yavaşça masaya bıraktı! Karşısındaki avukata el kol hareketleriyle bişeyler anlatmaya çalıştı! Sonra derinden nefes alıp, adliye binasına doğru ilerlemeye başladı! Merdivenlerin başına gelince binaya tekrar baktı! Gözleri yuvalarından bir tur atıp, anca durabildi! Merdivenden çıkarken herhangi bir yere çarpmadan ilerleyebilmek için ince hesaplar yapıyordu. Hangi taraftan üst kata çıkabilirim diye elindeki sopayla zemin kontrolü yapıyordu. Yan taraftan çatırttt diye ses çıkınca heyecandan merdivenleri ikişer çıkmaya başladı! Aniden durdu. Terini sildi! Suyundan bir yudum aldı! Çatırtttt!
İkinci merdivenin başında gözlerini kapatıp dua etmeye başladı! Duası bitince bir üst kata uçar adımlarla çıktı. Mahkeme kapısına gelince, görevliye fısıldayarak: Herkes dikkat etsin! Sessizce bitirelim bugünkü davayı dedi! Görevli davalı ve davacıya eğilip konuşurken fare duyacak şekilde konuşmalarını, aksi taktirde salondan atılacaklarını söyledi! Küçük bir çocuk elindeki balonla salona girince HAKİM BEY aman evladım dikkat et uçurma bizi dedi ! Der demez balon duvara çarpınca güm diye ortalığı gümletti! Hakim bey gözlerini kapatıp, salondaki titremeleri dinledi! Allahım inşallah kemik senindir diye dua etti! Çatırttt! Çatırttt
Hakim bey kararı açıklayacağı sırada tavandan kafasına sıva dökülmeye başladı! El kol hareketleriyle sanığın iyi halden salıverilmesini bir türlü anlatamadı! Tavandan kireç tanecikleri mahkeme salonuna döküldükçe romantik anlar yaşandı! Davalı eğilip davacıya evlilik teklifi yapınca HAKİM BEY sinirlenip tokmağı vurmasın mı! Eyvah ! Önce duvardaki adalet terazisi sallanmaya başladı. Ardından salonu aldı bir titreme! Herkes dua okumaya başladı! Bina bir gitti, bir geldi! Gelince gidesi kalmadı! Çatırttt çatırttt!
Hakim bey usulca çantasını topladı. Yavaşça kalkıp salon kapısına doğru yürüdü! Adım adım ilerledi merdivenleri aralıklarla yavaşça indi. Çıkış kapısına doğru gittikçe heyecanı artıyordu. Herkes nefesini tutmuş binaya bakıyordu. Dışarı çıkınca, dış merdivenleri uçarcasına indi. Dışarda bekleyen akrabalarına gözyaşlarıyla sarıldı. Bu günde bina yıkılmadı! Çatırttt çatırttt
HAKİM BEY o gece günlüğüne Besni adliyesinde yaşadıklarını not ederken aklına bir fikir geldi. Türk ceza kanunun verdiği yetkiye dayanarak Besni de açılacak davalara bundan böyle VİYADÜK direklerinin üzerinden devam edilecek! Eğer yetkililer itiraz ederse ya viyadük direkleri adliyeye taşınacak yada adliye viyadük direklerine giydirilecek! Memleket tel tel dökülürken viyadük direkleri kalın kalın beyinlere girmesin!
DİPNOT:
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını çağırmış yanına… Bir ricada bulunmuş:
“300 bin dolarlık tasarrufum var… Bunu öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye güvenemiyorum. Size şimdi 100’er bin dolar veriyorum. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin içine koyuverin.”
Adam ölmüş. Üç arkadaş verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak:
“Hastanenin acil ihtiyacı vardı… Onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin dolar koydum.” demiş.
Bu itiraz üzerine Papaz da cesaretlenmiş:
“Ben de aynı günahı işledim… Paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine ancak 50 bin dolar koyabildim…”
Avukat diğer iki arkadaşını uzun uzun kınayıp ayıpladıktan sonra şöyle demiş:
“Ben sözümü aynen yerine getirdim… Kefene 100 bin dolarlık çek koydum!..”
Adliye binasını da mı ERDEMOĞLU yapsın! Vicdanınız sızlamıyor mu?