Mesleğimin ilk yıllarında bana ışık tutan bir isimdi Bekir Çoşkun. Sabahın erken saatlerinde evimize giren gazetede ilk okuduğum köşe yazarıydı Bekir Çoşkun.

 Ara ara yazılarında alıntı yaparak  yazılarıma güç katandı Bekir Coşkun. Yazılarında gülümseten ve düşündürendi Bekir Coşkun. 

Her şeyden önce ilkeli yazılar yazan, her tür baskılara direnen cesur bir gazeteciydi . Yürekli gazetecileri tenzih ederek söylüyorum, bugün sadece iktidarların menfaati için kalem oynatanlar, Gazetecilik onurunun yerlerde süründüğü bir dönemde,O kalemini satmayan, kalemini satmadığı için dokuzuncu köyden de  kovulan, 

ülkemizin yüzakı,namuslu,onurlu  kalem #BekirCoşkun’u kaybetmek ne acı!...

Pandeminin başlarında 25 Nisan 2020 günü Sözcü Hafta Sonu için Ankara Haber Müdürü Emin Özgönül'e röportaj vermişti Bekir Coşkun, ailesine zaman ayıramadığını, mahkeme koridorlarında geçirdiği sitemini ve en önemlisi de  ülkemizin son halini bakın aslında  nasıl da özetliyordu,

"Andree’ye, çocuklara hiç zaman ayıramadım. Her şeyimiz yarımdı. Özel yemekleri, evlilik günlerimizi, yaş günlerini hep kaçırdım. Geceleri kabusla geçti. Mahkeme koridorlarından usandım. 

Evimizi kurşunladılar. Yazarların arabalarına bomba koydukları günlerde önce ben gidip motoru çalıştırıyordum, Andree kucağında Pako ile sonra geliyordu. Ama hiçbir zaman bugünkü kadar acı çekmedik. 

Hiçbir zaman bu günler kadar saldırı altında değildik. Türkiye hiçbir zaman, kin ve nefret içinde, demokrasiden bu kadar uzaklaşmadı. Hiç olmazsa sığınacağımız mahkemeler vardı, artık yok. Sadece okurlarımız var, yürekli, cumhuriyet sevdalısı okurlarımız. Onlar sayesinde kasabanın ışıkları yanacak.” diyordu. 

Ya Kadınlar  için ne güzel söylemişti Bekir ağabey, 

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.

Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur:

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker "sarıkız".

O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

*

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

Bir anne gider...

Bir dost...

Bir arkadaş...

Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde. 

Yazarın Notu: Bir Bekir Coşkun gittiğinde aslında ne çok kişi gider!... Cesur bir yürek ,cesur bir kalem  gider, 

İyi bir doğa iyi bir hayvan sever gider! ...

Bir Bekir Coşkun gittiğinde aslında çok şey gider!...

Ayrılık mevsimidir bu aylar…

Her sene bu aylarda ben “ayrılık” yazımı yazarım…

Her cümlenin sonuna noktalar, artı iki damla…

Hüzün günleridir…

Yaş gözden ayrılır…

USTA Gazeteci, büyük bir basın emekçisi, Cesur kalem ,Meslek büyüğümüz Bekir  Coşkun 'un anısına saygıyla. Işıklar içinde uyusun, Basın camiamızın ve tüm sevenlerinin başı sağolsun.

 

#BekirCoşkun

 19.10.2020

Fatma Ulubey