“Zalimler için, yaşasın cehennem!” B. Said-i Nursî

Dünyanın gözünü çevirdiği Musul, herkesin ayrı bir hesabı vardır. Herkes Musul’u kurtarma peşinde ama kimse Musul’un düşüncesini ve ne istediğini sormuyor. Türkiye’nin bu konuda tavrı açıktır. Musul, Musullularındır. Musul’un yaklaşık nüfusu bir buçuk milyondur, ama DAEŞ ise beş bin civarında. Herhalde beş bin kişiyle Musul’u kontrol etme imkânları yoktur. İşte görünen o ki işin içinde herkesin bir hesabı olduğu açıktır. Temel konu Musul’u kurtarmaktan çok, nasıl kontrol ve idare edebiliriz meselesidir. Bunların başında Batılı devletler gelmektedir.

        İngiltere, Osmanlının elinden hile ile kopardığı bu toprakları kontrol altında tutmaktır. Daha sonra yerleştirdiği İsraillerin güvenliğini sağlamak. Musul’u yönetecek olan yönetimiyle işbirlikçi içinde olmak. Enerji ihtiyacını ve AB enerji güvenliğinde söz sahibi olma düşüncesi. İsrail ile hareket eden İngiltere, vaat edilmiş topraklara sahip olmak. Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) gerçekleştirmek, hayata sokmaktır. İslam birliğini parçalamak yani parçalanmış İslam ve olayı Mezhep savaşlara doğru götürmek.

ABD bu bölgede asıl unsur olarak yer alıyor. Bu bölgedeki her türlü terör örgütleriyle çok iyi ilişkileri olan, yöneten ve aynı zamanda bu bölgedeki meşru yönetimlerle de çok sıkı ilişkileri olan bir yapıya sahiptir. 2003 yılında sözde demokrasi götürme adına Irak’ı işgal etti ve bu burayı kan gölüne çevirdi. Enerjiyi kontrol altında tutma, yönetimleri belirleme, bölgeyi buradan kontrol etme çabası içinde alma düşüncesi yer alıyor.Mezhep savaşları, İran ve Irak savaşı fitili, İsrail’in güvenliği, İslam iç savaşı, petrol ve doğalgaz güzergâhını kontrolü, Dolar’ınrezerv para olarak kullanılması ve petrollün Dolarla  satılması için canı gönülden gayret sarf etmesi ve buna benzer fikirleri yürütebilmek. Küresel güçler enerji koridoru, İpekyolu, İranlıların kışkırtılması ve Irak’ın parçalanması için her türlü zeminin oluşturulması.

 

Alman ve Fransa da diğer devletlere benzer düşünceler sahiptir. Öncelikle AB enerji güvenliği, ucuza enerji temini, ABD ile yapılacak enerji anlaşmalarında yerini almak var. DAEŞ’in Paris saldırılarını gerekçe göstererek bölgede yeni pazardan hisse alma peşinde, Almanya ise oluşabilecek mülteci konusunda yerinde ve zamanında müdahale gibi konuları sorunsuz bir şekilde müdahale etme ve fiiliyata koyma.

 

Rusya, Irak hükümeti ile yakın ilişkileri mevcuttur. İran ve Suriye ile de iyi ilişkilere sahiptir. Batı’nın ters düştüğü yönetimlerle Rusya sıcak temaslar kurmaktadır.  Musul’daki demografik dengelerin önemine dikkat çekiyor. Rusya hem Bağdat hükümetine hem de Erbil’e silah yardımları yaptığı açıktır. Savaş helikopterlerini ve savaş malzemelerini Bağdat hükümetine gönderdiği gizlemeye gerek yoktur. Bölgeye başka güçlerin girmesini istemiyor. Halep’teki operasyonları bir süreliğine durdurdu. Çünkü Musul’da koalisyonu zorda bırakacak girişimlerde bulunabilir. Yaptığı açıklamalarda hem tehdit hem de kendisinin de orada olduğunu göstermek, ona göre eylemlerini ayarlama düşüncesi egemen.

 

Türkiye; kültürel, coğrafi ve tarihsel bağları nedeniyle kendini bölgedeki Sünni ve Türkmenlerin koruyucusu olarak görüyor. Bölgenin bir terör örgütünden kurtarılırken bir başka örgütün bölgeye girip demografik yapıyı değiştirmesini istemiyor. Çünkü her gün yeni bir terör örgütü başka güçler tarafından kuruluyor. Hem güvenliğini sağlama hem de terör örgütlere daha sağlıklı şekilde mücadele etmesi. En önemli problemolarak mezhep savaşı endişesi taşıyor ve görüyor. Musul’a başka nedenlerle ve çıkarları gözetmeden varlığını korumaya çalışıyor. Türk hükümetinin yetkilileri her defasında altı çizerek “Musul, Musullularındır” ifadesine yer vermiştir. Burada bir devlet olacaksa o da Türkiye’dir. Misak-ı Milli gerçeğini görmezden gelemeyiz. Asli sahipleri oradaki vatandaştır, güvenliği ise Türk hükümetine ait ve sınırları Misak-ı Milli sınırlarını kapsayan haritadır.

 
Vesselam…!!!