ALMAN IRKÇILIĞI

İlk siyah karşıtı yasalar sömürgecilik döneminde Almanya’da uygulanıyordu. 1884 yılında yapılan Berlin Batı Afrika (Kongo) Konferans’ı Alman şansölyesi Bismark başkanlığında toplanmış, kendi deyimleriyle “Yerli halkın ekonomik potansiyelinin ve işgücünün acımasız ve saygısızca sömürülmesi” amacıyla Afrika’yı bir pasta gibi bölüşmek üzere Avusturya-Macaristan, Belçika, Fransa, İngiltere, Hollanda, Portekiz ve Rusya, Berlin’e davet edilmişti.

Şimdiki Togo, Tanzanya ve Namibya devletlerinin olduğu yerler Almanya’nın payına düşmüştü. Kolonilerde beyaz olanlar beyaz olmayanlardan ayrılmış ve beyaz olmayanlar dışlanarak “değersiz” ilan edilmişti. Togo’da hırsızlık yaptıklarından şüphelenilen işçilerin elleri kesilmekteydi. Bugünkü Tanzanya’da yüzlerce insan baskıya karşı isyan ettikleri için açlığa terkedilmişti.[1]

Almanya bugünkü Namibya’da 1904 ile 1908 yılları arasında Herbert ve Nama’lara soykırım yaptı. On binlerce insan toplama kamplarında öldürüldü. Bu toplu katliamlar ancak 2015 yılında soykırım olarak tanınabildi.[2]

Alman Nazi Irkçılığı

1870 yılından sonra Almanya’da ırkçılık daha çok ilgi görmüş ve benimsenmiştir. Özellikle kendisi de Avusturyalı bir Yahudi olan Adolf Hitler’le[3] birlikte Pangermanizm (Alman Birliği) akımının güçlenerek uygulaması sonucunda ulusçu bir şekle dönüşmüştür.[4]

7 Nisan 1933 tarihli kanunla, Aryan kökenli olmayan kişilerin okullarda öğretmenlik yapamayacakları, hukuk alanında çalışamayacakları ve tıpta hizmet veremeyecekleri belirtiliyordu.[5]

1933 yılından itibaren Alman doktorlar “Ari Irk” dedikleri saf Alman ırkından olmayanlarla Çingeneler, akıl hastaları, sağır ve kör olarak doğan 30 bin civarında insanı ve anneleri Alman olan 500 kadar Afrikalı çocuğu zorla kısırlaştırarak çocuk sahibi olmalarını engellemeye başladılar.

Almanların Afrika’da siyahlara karşı yaptıkları ayrımcılık Nazi Almanya’sında da devam etmiştir. 1935 yılında yürürlüğe giren “Nürnberg Yasaları” ile birçok siyahi, vatandaşlık hakkını kaybetmiştir. Bunlar arasında sömürge ülkelerinden gelen göçmenlerin torunları ve insan hayvanat bahçelerinde çalıştırılan insanlar da vardır. “Nürnberg Yasaları” ile bu insanların üniversiteye gitmeleri yasaklanmış, birçoğu toplama kamplarında kısırlaştırılmış ya da öldürülmüştür.[6]

Siyah karşıtı Alman ırkçılığı, ikinci dünya savaşından sonra da bitmedi. Babaları siyah ABD askerleri olup Alman kadınlarından doğan çocuklara (Brown Babies) Alman vatandaşlığı verilmedi ve bu çocukların anneleri büyük hakaretlere uğradılar.

Yahudi ırkçılığına karşı Yahudi düşmanlığı şeklinde ortaya çıkan “Antisemitizm” yani Sami ırkına düşmanlık fikrinin ise Cermen ırkını ileri süren Adolf Hitler ile başladığı doğru değildir.  Batı tarihinde ve kültüründe zaten var olan eskilere dayalı, Endülüs Devletinin Haçlılar tarafından yıkılmasıyla sekiz yüz yıl süren bir medeniyetin ve İspanya’yı yüzyıllarca vatan edinmiş Yahudi ve Müslümanların yarımadadan sürülmek ve/veya öldürülmek suretiyle yok edilmeleriyle başlamış bir alt yapısı vardır.[7]

Hitler’le beraber Pangermanizm olarak adlandırılan “Alman Birliği” akımı güçlenerek ve uygulanarak ulusçu bir politika haline dönüşmüştür.

Almanya Şansölyesi olmadan önce Adolf Hitler, konuşmalarında ve yazılarında, Alman ırkının üstünlüğünü şiddetle savunuyordu. Alman ırkının bir gün mutlaka dünyayı ele geçireceğini, bunun için de saf kalması gerektiğini söylüyordu. Hitler’e göre ideal bir Alman; sarışın, mavi gözlü ve uzun boyluydu. Bu anlayış Hitlerin Şansölye olmasıyla devlet ideolojisi halini aldı. Artık okullarda, öğrenciler bu ideoloji ile yetiştiriliyordu. Alman bilim adamları da bu anlayışla başka ırklara ait ikinci sınıf insanların çoğalmasını engellemek için teoriler ürettiler.

Alman İşçi Partisinin 24 maddelik programı, kanun olarak uygulandı ve buna göre Ari Alman ırkından olmayan hiçbir Yahudi ve diğer ırka mensup olanlar ulusun mensubu sayılmıyordu. 18 ay içinde 400.000 insan bu uygulamadan etkilenmiştir.

Nazi öğretmenler, okullarda öğrencilerin gerçek Ari ırkından olup olmadıklarını belirlemek için öğrencilerinin kafatası ve burun uzunluğunu ölçüp, saç ve göz renklerini kaydediyorlardı.  

Doğu Almanya bile Mozambik, Angola ya da Tanzanya gibi dönemin komünist Afrika ülkelerinden bir dizi sözleşmeli işçi getirmiş ve bu insanları sömürmüştür. Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra bu insanlar geldikleri ülkelere geri gönderilmişlerdir.[8]

cezayirin işgali ile ilgili görsel sonucu

Günümüzde Alman Irkçılığı

Alman ırkçılığı her gün daha da artarak devam etmektedir. Göçmenlere, yabancılara ve farklı düşünenlere yönelik saldırılar gerçekleştiren ırkçı teröristler Almanya’da şimdiye kadar yüzlerce kişiyi öldürdü.

1949-1990 yıllarında aşırı sağcı eylemler, devlet kurumları ve basın tarafından kayıt alında alınmamıştır. Bu nedenle ölü sayısının çok fazla olduğu bir gerçektir. Amadeu Antonio Vakfınca 2019 yılında yapılan bir açıklamada, geçmişte farklı tarihlerde meydana gelen 3.300’den fazla ırkçı olayın incelendiği, bunlardan ancak 745’inin ırkçılık saikiyle işlendiği açıklamıştır.

AA muhabirinin verdiği bilgilere göre Almanya’da ırkçı aşırı sağcılar, 1990-2020 yıllarında kundaklama, terörist eylem, adam öldürme ve yaralama gibi çok sayıda eylem gerçekleştirerek bu süre içinde 200’ün üstünde kişiyi katletmiştir.[9]

Almanya’da son yıllarda yapılan bazı ırkçı ve ölümlü olayları sıralayacak olursak:

  • Almanya’nın başkenti Berlin’de 1991’in ekim ayında gençler arasında çıkan kavgada 19 yaşındaki Mete Ekşi ırkçı aşırı sağcıların darbesiyle hayatını kaybetmiş, kavgada yer alan 25 yaşındaki bir Alman 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
  • 1991’de Hoyerswerda ve 1992’de Rostock kentinde mülteci yurtlarına yönelik saldırılarda çok sayıda kişi yaralanırken Hamburg yakınlarındaki Mölln şehrinde 23 Kasım 1992'de kundaklanan evde, 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki Bahide Arslan yanarak can vermiştir. Kundaklamayı gerçekleştiren 2 Neonazi, 15 yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmıştır.
  • 29 Mayıs 1993’te Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Solingen kentinde Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri aşırı sağcılar tarafından kundaklanmış, olayda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) yanarak can vermiştir.
  • Lübeck kentinde 18 Ocak 1996’da mülteci yurduna yönelik saldırıda çoğu Afrika kökenli 7’si çocuk 10 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu saldırının failleri hala yakalanmamıştır.
  • 13 Şubat 1999'da Brandenburg eyaletinin Guben kentinde ırkçı aşırı sağcılar 3 yabancıya saldırmış, saldırı sonucunda Cezayirli mülteci Farid Guendoul hayatını kaybetmiştir.
  • 7 Ekim 2003'de daha önce ırkçı terör örgütleriyle bağlantılı olan Thomas Adolf, Overath kentinde Hartmunt Nickel, Mechthild Bucksteeg ve Alja Nickel’i tüfekle öldürmüştür.
  • Dresden kentinde Mısırlı Merve el-Şerbini 1 Temmuz 2009’da mahkeme salonunda başörtülü olduğu gerekçesiyle Rusya göçmeni ırkçı bir Alman tarafından 16 bıçak darbesiyle bıçaklanarak öldürülmüştür.
  • Almanya'nın çeşitli kentlerinde 2000-2007 yıllarında bombalı ırkçı saldırılarla 8'i Türk, 10 kişi öldürülmüştür.
  • Irkçı terör örgütü NSU, 9 Eylül 2001’de Nürnberg'de Enver Şimşek, 13 Haziran 2001’de Hamburg’da Süleyman Özüdoğru, 29 Ağustos 2001’de Münih’te Habil Kılıç, 25 Şubat 2004’de Rostock’ta Mehmet Turgut, 9 Haziran 2005’te Nürnberg’de İsmail Yaşar, 15 Haziran 2005’te Münih’te Theodoros Boulgaridis, 4 Nisan 2006’te Dortmund’da Mehmet Kubaşık, 6 Nisan 2006’da Kassel’de Halit Yozgat ve 25 Nisan 2007’de Heilbronn’da Michele Kiesewetter'i öldürmüştür.
  • Irkçı NSU 19 Ocak 2001’de ve 9 Haziran 2004’de Köln’de bombalı saldırı düzenledi ve çok sayıda kişi yaralandı.[10]
  • Münih kentinde 22 Temmuz 2016'da ırkçı teröristin, bir alışveriş merkezine düzenlediği saldırıda göçmen kökenli 10 kişi öldürülmüş, 36 kişi yaralanmıştır.
  • 22 Ekim 2015'teki seçimde bağımsız belediye başkan adayı olarak yarışan Henriette Reker, Köln kentinde yabancı kökenlilere ve mültecilere söz verdiği için seçimden bir gün önce ırkçı Frank S’nin bıçaklı saldırısına uğramıştır. Saldırıda ikisi ağır beş kişi daha yaralanmıştır. Saldırgan saldırdıktan sonra, "Yapmak zorundaydım. Hepinizi koruyorum." demiştir.
  • 2 Haziran 2019’da Hessen Eyalet Valisi Lübcke Wolfhagen mültecilere yardım ettiği için evinin önünde ırkçı terörist Stephan Ernst tarafından başından vurularak öldürülmüştür.
  • 9 Ekim 2019’da Halle şehrinde ırkçı terörist Stephan Balliet yolda yürüyen bir kadını öldürdükten sonra bir Türk'ün döner restoranına saldırmış ve oradaki bir kişiyi öldürmüştür.
  • Almanya’nın Bottrop kentinde de 1 Ocak 2019’da ırkçı terörist, aracını göçmen kökenlilerin üzerine sürerek 8 kişinin yaralanmasına neden olmuş, Alman yetkililer, saldırganın temel amacının "yabancıları öldürmek" olduğunu belirtmişlerdir.
  • Irkçı terörist Thobias Rathjen, Hanau kentinde iki kafeye düzenlediği terör saldırısında 4’ü Türk 9 kişiyi öldürmüştür.
  • 2015’te “Gruppe Freital” adlı bir ırkçı terör örgütü mülteci yurtlarına ve mültecileri destekleyenlere saldırılar düzenledi.

Diğer Avrupa Ülkelerinde de çok benzer ırkçı olaylar ve saldırılar olmuş, bu olaylarda onlarca insan öldürülmüştür. Halâ, özellikle camilere ve Müslümanların evlerine ırkçı saldırılar yapılmakta ve bu tür ırkçı olaylar giderek tırmanmaktadır.

 

[1] Malcolm Ohanwe, Kant’tan Nazi Dönemine Ve Günümüze Almanya’da Irkçılık, Die Zeit’ten çeviren: Nurcan Dikme Yaşar, Birgün Gazetesi, 03.07.2020

[2] a.g.e.

[3] Aslen Yahudi olan Adolf Hitler’in Yahudi düşmanlığı garip bir gerçek olsa da bu durumla ilgili dünyada pek çok örnek verilebilir. Mesela Türkiye’de Türkçülerin ileri gelenleri başta Ziya Gökalp olmak üzere Kürt veya Arap’tır. Kürtçü geçinen birçok kişinin ise bir kelime dahi Kürtçe bilmeyen E. Kürkçü, S. S. Önder, P. Buldan gibi Türkler olduğu bilinen bir gerçektir.

[4] Ramazan Yazçiçek, a.g.e. S.14,15

[5] Türkkaya Ataöv, Siyonizm ve Irkçılık, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No- 511, Ankara, 1982, S. VII.

[6] Malcolm Ohanwe, a.g.e.

[7] Henry Charles adında batılı bir tarihçi “İspanya Engizisyon Tarihi” adlı eserinde İspanya’yı ele geçiren haçlıların İspanya’dan göç etmekte olan Müslümanlara ve Yahudilere karşı tutumlarını şöyle anlatmaktadır:

Bunlar o kadar insafsızdı ki, uzun süren yaz yolculuğunda gidenlerden fahiş yol ücreti talep ettikleri gibi, molalar esnasında akarsulardan ve pınarlardan içtikleri su ve dinlenmek için oturdukları ağaçların gölgesi için bile para aldılar. Fransa’ya göç etmek isteyenlerden 40 bin düka altını istendi. Uzun ve sıcak yaz günlerinde göçmenlerin pek çoğu hastalanarak öldü.  Bulaşıcı hastalık geçirdikleri gerekçesiyle gemilere bile alınmadılar.

[8] a.g.e.

[9] Erbil Başay, Bahattin Gönültaş, Anadolu Ajansı, 22.02.2020

[10] Erbil Başay, Bahattin Gönültaş, a.g.e.