Türkiye 72 yıldır çok partili siyasal sistemle yönetiliyor. Bu süreçte çok partili siyasal sistem kurumsallaştı deneyim ve başarı biriktir.
2002 seçimlerinde AKP, çok partili laik demokratik sosyal hukuk devleti esaslarına dayanan anayasanın sağladığı fırsatlardan yararlanarak iktidara geldi.
AKP genel başkanı Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve AKP’liler Türk halkına ve dünyaya:
Kuvvetler ayrılığını güçlendireceğiz.
Demokrasiyi egemen kılacağı.
Hak ve özgürlükleri güvence altına alacağız.
Sivil toplum örgütlerini güçlendireceğiz. 
Türkiye’yi çoğulcu ve katılımcı bir toplum yapacağız.
Türkiye ileri demokrasi ülkesi yapacağız. 
Diyerek siyaset yaptılar. Türk halkını ve dünyayı söylediklerine inandırdılar.
2007 seçimlerinde AKP oyunu yüzde 34.6’den yüzde 46.68’e çıkardı. Oyunu 12.08 puan artırarak ikinci defa tek başına iktidara geldi. 
Türkiye’yi ileri demokrasiyi taşıma sözünü verilmeye devam edilerek 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda anayasada önemli değişiklikler yapıldı. Anayasada yapılan değişiklikler ve getirilen yenilikler, AB birliği başta olmak üzere dünya da alkış aldı. 
AB’nin ve dünyanın alkışı arkasına alan Erdoğan (AKP), 2011 seçimlerinde oyunu 3 puan artırdı yüzde 49’a çıkardı. 
Türkiye’yi ileri demokrasiye taşıma söz vererek desteğini ve oyunu artıran Erdoğan, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimlerde cumhurbaşkanı seçildi.
Türkiye’yi ileri demokrasi ülkesi yapma sözünü vererek, halkın ve dünyanın desteğini alarak cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan ilk günden başlayarak başkanlık sistemini gündeme getirdi. İlla başkan olacağım demeye başladı. Anayasayı, kanunları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde içtiği yemini bir kenara bıraktı. Fiili durum yarattı. AKP’nin Meclis çoğunluğunu da arkasına alarak ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönetmeye başladı. 
İtiraz edenleri bir gerekçe yaratarak içeri tıkadı. Türkiye, açık hava hapishanesine döndü.
Erdoğan’a destek veren AB, ABD başta olmak üzere dünyanın önde gelen ülkeleri, Recep Tayyip Erdoğan’a siz bize böyle dememiştiniz, böyle söz vermemiştiniz demeye başladılar. 
Ancak Erdoğan daha önce kendisine destek veren bu ülkelere meydan okudu. 
Komşu ülkelerle ve dünya ile kavga etmeye başladı. Ülke bir çatışma alanına dönüştü. Ülkede huzur ve güven kalmadı. Çatışmalarda asker, polis, sivil yüzlerce insan öldü.
Öyle ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Giriş kapıları beton bariyerlerle çevrildi. Meclis başkanı başbakan, bakanlar ve milletvekillerini Meclis’e giriş yaptığı Çankaya kapısının girişinde ve giriş arkasında nöbet tutan polis memurları, kurşun geçirmez bariyerlerin arkasında nöbet tutmaya başladılar. Her türlü korunması sağlanmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bile can güvenliği sorunu yaşanmaya başlandı.
Ana Muhalefet partisi CHP’nin başkanına hükümet tarafından zırhlı araç tahsis edildi. Genel merkezi binasının çevresi polislerle koruma altına alındı. An Muhalefet partisi genel başkanı ve genel merkezinde can güvenliği korkusu yaşanmaya başladı.
Mecliste grubu olan MHP genel başkanına zırhlı araç tahsis edilmek istendi. Ancak Genel Başkan Devlet Bahçeli, zırhlı araç tahsisini kabul etmedi. Fakat MHP Genel Merkez binasının çevresi beton bariyerlerle çevrildi, polisler tarafında koruma altına alındı. MHP genel başkanı ve genel merkezinde can güvenliği korkusu yaşanmaya başladı.
Erdoğan’ın ülke içinde ve ülke dışında yaptığı dayatmalar, komşulara ve dünya ile kavga etmesi sonrasında Türk Lirası Dolar ve EURO karşısında yüzde 30’lar düzeyinde değer kaybetti. Ekonomi büyük zarar gördü. Yüzlerce işyeri iflas etti. Binlerce çalışan işini kaybetti. 
AKP iktidara geldiğinde komşuları ve dünya ile barışık Türkiye, bütün bu gelişmeler, Recep Tayyip Erdoğan’ın illa başkan olacağım, tek adam olacağım diyerek yaptığı dayatmalar sonrasında yaşandı. Sonuç olarak Türkiye’nin manzarası bu.
Türkiye çok partili siyasal sisteme, Kasım 1945 tarihinde geçti. Çok partili dönemde 72 yıl boyunca bu manzara yaşanmamıştı.
Halk arasında çok yaygın olarak kullanılan bir ata sözümüz var. “Aynası iştir lafa bakılmaz.”
Recep Tayyip Erdoğan’ın dünü bugünü, illa başkan olacağım, tek adam olacağım diyerek yaptığı dayatmalarla Türkiye’yi getirdiği manzara göz önüne alındığında: Allah korusun Erdoğan bir de başkan olacak olursa, bu memleketin ve yurttaşların başına gelecekleri varın siz düşünün.
Sayın arkadaşlar, karamsarlığa kapılmayalım. Şikayet etmekle yetinmeyelim. İnsanlara ulaşalım. Onlara, partili cumhurbaşkanlığı adı altında aslında rejim değişikliği yapıldığını, bunun kendilerine ve ülkeye vereceği zararları anlatalım. Bu değişikliğin ülkeyi orta çağ karanlığına götüreceğini, geleceğimizi karartacağını anlatalım.Halkı ikna etmeye, değişikliğe karşı çıkma çağıralım. Biz istersek bunu başarırız.