Her Pazar olduğu gibi yürüyüş grubumla dağlardaydım yine. Şükürler olsun. Doğayla baş başa olmak ve yürümek iyi geliyor bana.

İyi gelen şeyleri bilmek ve bunları gerçekleştirmek de, ayrı bir hoşluk ve güven duygusu yaşatıyor. Ona da şükürler olsun!

Anlaşılacağı üzere, kendimi durdurmazsam bu yazı minnet listesine dönecek. Ona da şükürler olsun diyelim ve listeye noktayı koyalım, şimdilik.

Yeşil renk doğayla bütünleştirilen ve çoğu kadim öğretilerde şifayla özdeşleştirilen bir renk. Bendeki deneyimlerde de öyle.

Genç kızken sık sık başım ağrırdı. Genellikle işi olmayan bir büyük varsa, hemen “Nazar değmiştir. Gel otur önüme, bir okuyup üfleyeyim seni.” Derlerdi. Ben de diz çöker; bir yandan okuyup üflemelerine, bir yandan da alnımı ovmalarına izin verirdim bir umut. Sonra da “ Hadi bakalım, dışarıya, yeşile bak! “ diye komut verilirdi. Sorgulamadan komutu yerine getirirdim. Açıkçası sonuç ne oluyordu, pek anımsamıyorum. Fakat bugün o iyi niyetli, bilge atalarımı minnetle anıyorum.

Gelelim bugüne. Bugün bu işi sadece annem yapıyor. Çocukken bizim sarılıp kucaklamamıza, öpmemize şiddetle karşı çıkan( bugün nedenlerini net bir şekilde bilmekte ve görmekteyim.) annemle yakınlaşmak adına bu işi zevkle yerine getiriyorum. Çünkü kaç yaşında olursam olayım, annemle o dokunmaya dayalı ilişkiye hala ihtiyaç duyuyorum. İhtiyacımın giderilmesi o kısa sürede de olsa bana haz veriyor, umut oluyor.

Yalnız bir sorunumuz var; “ Hadi yeşile bak! “ dediği zaman pencereden baktığımda yeşil bulmakta zorlanıyorum. Her taraf beton yığınına döndü. Yeşil boyalı binaları adet yerini bulsun diye kullanabiliriz zamanla.

Fakat bu sabah salonun perdesini açarken bir ruhsal uyanış yaşadım. Şöyle ki:

“Aaa, yeşile bak! Hem kaç ağaç birden. Üstelik burası jandarma lojmanlarının bahçesi. Ağaçların hiç kesilme ihtimali yok. Müteahhitler alamazlar. Tam da annemin evinin karşısı. Ne güzel!”

Çok sevindim kendi adımıza. Sonra genel gidişi düşününce hem sevincimden utandım, hem de umudum kısa sürdü. Ne yapalım? Kendi adıma, yalnızca bugün için, elimden gelenin en iyisiyle katkı koyduğuma inanıyorum. Böyle olması adına da geleceğe dualarımda yatırım yapıyorum; “ Tanrım, lütfen 90 yaşında da bana doğayla baş başa olmayı nasip et.” Diyorum. Kendim için istiyorsam namerttim(!)Eee, daha ne yapayım canım!