Samsat deyince akan sular durur dersem mübalağa mı etmiş olurum. Durmadı mı Fırat, hatta geri geri akmadı mı?

Milattan önce binlerce yıl öncesinde kurulmuş bir ilçemizdir Samsat. Kimler gelip geçmedi ki, Hititler, Asurlar, Babiller, Medler, Persler… Ve Kommagene Krallığının merkezi olmuştur tarihi Samsat. Kral Antichos buralardan su içti. Romalılar geldi geçti buradan.

Ünlü Bilgin Lukianus'un memleketi olan Samsat, Hz. Ömer döneminde İslam ile şereflendi. Safvan bin Muattal, geldiği Samsat'ı kendine yurt edindi. Ve artık efendimizin yıldızlarım dediği biri topraklarımızdaydı.

Sultan Melikşah göz diker güzelim topraklara, Selahattin Eyyubi geçer buradan belki de Kudus'e doğru… Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı Devletine bağlanır, Timur tarafından tahrip edilir ama Yavuz Sultan Selim Han hakim olur bu geçiş noktasına…

Ve sonrasında her gün küçülür Samsat, bucak merkezi olur… 1960 yılında ilçe olsa da tarih kokan topraklar, sadece şirin bir yer olarak kalır, inatla büyümez, yetinir minnacık güzellikleri ile.

Samsat ilçesinin üzerinde bulunduğu Mezopotamya Coğrafyası, tarihin geçmiş dönemlerinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mezopotamya coğrafyası Antik Yunan'dan tutun da Bizans İmparatorluğuna, Hıristiyan Medeniyetlerinden İslam toplumlarına birçok medeniyetin kesişim noktası olmuştur.

Mezopotamya'da kurulan medeniyetler bu coğrafya üzerinde birçok tarihi eser bırakmışlardır ama artık bu eserlerin yerinde yeller bile esmiyor, sulara gömülü kalmıştır Samsat, geride binlerce yıllık geçmişi tozlu raflarda bırakarak.

Artık yoktur Samsat. Tarihi, kültürü, verimli toprakları ile yok olmuştur. Yerine beton evler yapılmış, sulama kanalları yapılmış vatandaşlara umut aşılanmıştır. Çaresiz boyun bükmüştür Samsatlılar, sadece "Samsat" ismi yaşasın diye yeni bir yurt edinmişlerdir.

Bu yurt ise ancak 30 yıl sürmüş, iki deprem meydana gelmiş yeniden yok oluşu tatmıştır bu bahtı kara, buğday tenli halk. Çadırlara, konteynırlara mahkum oldular. Ataları nasıl bir yok oluşu anlattılar ise çocuklarına, çocukları da başka bir yok oluşu…

Yazgısında yok olmak ve bu yok oluşa karşı yeniden var olmak mücadelesi vardır. Boynu bükük olmuştur Samsatlıların ama tarihinden gelen asalet her zaman kendini göstermiştir.

Fedakarlığın en alasını göstermiştir. Memleketim kazanacaksa ben kaybederim düşüncesi vardır kafalarında. Devletine hiçbir zaman küsmemiş, hırçınlaşmamıştır bu asil insanlar. Üzerinde oynanan oyunları iyi görmüş ve teröre zerre kadar pirim vermemişlerdir.

Binlerce yıllık geçmişi ile bağlar kopsa da, Eski Samsat özlemi hep var olmuş, buranın kültürü hafızalarda hep taze kalmıştır. Eski Samsat iliklerimize kadar işlenmiştir çünkü. Eski Samsat anıları rüyaları ve Samsatlılar bir araya gelince sohbetleri süslemiştir.

Hani derler ya, "insanın memleketi çocukluğunun geçtiği yerdir" diye. İşte Samsatlıların çocukluğunun geçtiği yerler sular altındadır.

Resimlerini asarız duvarlara olmaz, sohbetlerde anarız olmaz, rüyalarımıza gelir olmaz, şiirler yazarız olmaz, bayram taplaması yeriz yine olmaz. Ne yapsak, ne etsek bitmez Eski Samsat özlemi.

Bahtı kara Samsat'ın, bahtı kara halkı yeniden ilçe olmanın, çadır ve konteynırlardan kurtulup evlerde yaşamanın mücadelesini veriyorlar. Yeniden Samsat olmanın mücadelesi bu…

Sevgi, saygı ve dua ile…

Fahrettin ÇELİK