Geçen hafta gazetede bir haber okudum. Olay Bursa da geçiyor. Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu gün ve saatte bir bakan yardımcısı beraberinde 50 kişilik bir gurupla kente geliyor ve Bursa’nın en meşhur lokantalarından birini özel olarak açtırıp hep beraber ziyafet çekiyorlar. Olayı gören bazı vatandaşlar şikâyette bulunuyor, ancak gelen polislerde içeri alınmıyor. Tam tersine gelen polislere orada koruma görevi verilip içeri kimse alınmıyor. Ziyafet sonrası misafirler gidince zaten kapalı olması gereken lokanta kapanıyor.

Bu haberi okuyunca şaşırdım mı? Hayır. Üzüldüm mü? Evet. Çağdaş, gelişmiş, demokratik bir ülkede kurallar, kısıtlamalar, kanunlar kişilere ve güç sahiplerine göre değişmez. Her yurttaş kanun önünde eşittir. Çağdaş, demokratik ülkelerde yöneticiler sınırlarını bilirler, eğer sınırları zorlarlarsa kim olursa olsun karşısına kanunlar, daha da önemlisi ahlaki kurallar çıkar. Ama bizim ülkemizde tam tersi bir durum var. Ekonomik veya siyasi güç sahipleri kendilerine her türlü ayrıcalığı mubah görüyorlar.

Haberi okuduğumda aklıma bir anım geldi, anlatayım; Ahmet Yiğitkuş, Mehmet Küpçük ve ben toplam 28 gün süren bir yurtdışı seyahatine çıktık Ahmet kardeşimin Romanya’da iş yeri var. Ben de Romanya veya Ukrayna’da tarımla ilgili bir atılım yapabilir miyim arayışındayım. Romanya’dan Ukrayna’nın Çernevski kentine geçtik ve bir otele yerleştik. Gün içerisinde işimize bakıyor akşamları da kaldığımız otelde demleniyoruz.

Bir akşamüzeri otelin lokantasında şaraplarımızı açtık sohbet ediyoruz. Hemen arkamızda hummalı bir çalışma başladı. Uzunca bir masa hazırlanıyor. Merak ettik Gagavuz Türkü tercümanımıza sorduk bu hazırlık ne diye. Tercümanımız garsonlarla konuştu ve Ukrayna başbakan yardımcısının doğum günü partisi varmış hazırlık ona imiş. Ben hemen arkadaşlarıma çabuk kadehleri bitirin kovulmadan kalkalım dedim. Tercümanımız, hayır ben bu adamı çok merak ediyordum görme fırsatım oldu neden kalkalım ki oturun dedi. Biraz da çekinerek kaldık. Bir süre sonra geldiler kendi aralarında çok güzel eğlendiler. Biz onları rahatsız etmedik, onlar da bizi. Ne koruma kalkanı ne özel bir ayrıcalık.

Gecenin daha ilginç haberini ise iki gün sonra öğrendik. Tercümanımızın anlattığına göre başbakan yardımcısı daha önce de bu otelde benim kaldığım oda da kalmış ve geçen sefer çok memnun ayrıldığını, aynı odada kalmak istediğini söylemiş. Otel sahibi orada müşterisinin olduğunu, kendisine başka bir oda verebileceğini söylemiş ve kabul etmemiş.

Türkiye’de böyle bir olay düşünebiliyor musunuz? Anında sizi odadan hatta otelden çıkarırlar, itiraz etmeye kalkarsan koruma ordusu ile bir araba dolusu dayakta atarlar.

Size, bizden ve başka ülkeden iki örnek verdim işte bu farka gelişmişlik ve kültür farkı diyoruz.

Vah ülkem vah.

ASIM ÖCAL