MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Kurtuluş Savaşı’nın kurgulayan ve planlayan, Kurtuluş Savaşında İşgal Güçlerine tarihi bir yenilgi yaşatan, Mustafa Kemal Atatürk, Savaş bittiğinde tek egemen güçtü.

İstediğini yaptıracak güce sahipti.

Savaş bittiğinde Batı Avrupa’nın önde gelen ülkeleri krallıkla ve askeri diktatörlüklerle yönetiliyordu.

Anadolu’ya komşu olan ülkeler Padişahlık ve şahlıkla yönetiliyordu.

Sovyetler birliği proletarya diktatörlüğü ile yönetiliyordu.

İstediğini yaptırma kendisine padişah kral, şah ilan etme diktatör olma, kuracağı devleti tek başına aldığı kararlarla yönetme kudretine ve gücüne sahip olan Mustafa Kemal kral, padişah, şah ve diktatör olma peşinde koşmadı.    

- Kendisini yüceltmenin,

- Kendisini zengin etmenin,

- Lüks ve şatafat içinde yaşamanın peşinde koşmadı.

- Halkını yüceltmenin,

- Halkı zenginleştirmenin,

- Halkının yaşam kalitesini iyileştirmenin,

- Ülkeyi büyütmenin ve zenginleştirmenin peşinde koştu.

Halkın yönetimde etkin ve belirleyici olduğu 20. Yüzyılın en büyük yenilik, değişim ve dönüşüm projesi olan halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Atatürk’ün yönetiminde 1923-1938 arasında:

- Devrimler yapıldı.

- Devrimlerle öngörülen toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel değişim ve dönüşümler yaşama geçirildi.

- Devrimlerle ve devrimlerle yaşama geçirilen toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel değişim ve dönüşümlerle insan merkez alındı. İnsan önem ve değer verildi. İnsanın yüceltilmesi hedeflendi.

- Yurttaşlara, yetenek ve becerilerine göre yükselme fırsatı sunuldu.

Ekonominin işleyişi, denk bütçe ve bütçe fazlası üzerine inşa edildi.

Dışarıdan borç alınmadan:

Bir taraftan ülke imar edildi.

Ülkenin yer altı ve yer üstü varlıklarını değerlendirildi.  

Ülkenin yer altı ve yer üstü varlıklarını değerlendirmek,

Ülkeyi geliştirmek ve kalkındırmak,

Aş ve iş sorununu çözmek için fabrikalar yapıldı.  

Ülkenin her tarafı Demirağlarla örüldü.

Osmanlıdan devralınan borçlar ödendi.

Diğer taraftan da ortalama yüzde 6.5 kalkınma gerçekleştirildi.

1938 yılına gelindiğinde Türkiye Cumhuriyeti, ekonomik olarak kendisine yeten,

Komşuları ile ve dünya ile barış içinde yaşayan,

Saygı duyulan,

Söylediklerine itibar edilen bir ülke oldu.

Dünyanın çağdaş ve uygar ülkeleri arasında onurlu ve saygın yerini aldı. 

Dünyanın önde gelen tarihçileri,

Sosyal ve siyaset bilimcileri,

Araştırma kurum ve kuruluşları,

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO,

Atatürk’ün liderliğini,

Atatürk’ün yönetiminde yapılanları,

Örnek alınacak ve örnek gösterilecek bir model ve sistem olduğunu söylediler.

Örnek gösterdiler.

Dünyanın değişik bölgelerinde emperyalist ülkelerin baskı ve zulmü altında yaşayan mazlum ülkeler, Atatürk’ün liderliğini ve yaptıklarını örnek aldılar.

Onlarda ülkelerini bağımsızlığa kavuşturdular.

Onlarda ülkelerinde benzer yenilik ve değişimler yaptılar.  

RECEP TAYYİP ERDOĞAN

- Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti’n, yurttaşlara sunduğu fırsatlardan yararlanarak Mart 1994 seçimlerde İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı oldu.  

- Mart Kasım 2003’te Milletvekili seçildi.

- Mart 2003-Ağustos 2019 arasında Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,

- Halkı yüceltmenin değil kendisini yüceltmenin peşinde koştu.

- Erdoğan’ın yönetiminde halk egemenliğine dayanan rejim değiştirildi.

- Tek kişinin aldığı kararla yönetilen, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine (Başkanlık rejimi) geçildi.  

- Erdoğan kendisini başkan yaptırdı.

- Ülkenin yönetiminde tek adam ve tek karar verici oldu.

- Ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönetmeye başladı.

- Atatürk döneminde yapılan fabrikaların, kamu işletmelerinin tümünü satıldı.

- Türkiye’nin yer altı ve yer üstü varlıklarının ve zenginliklerinin büyük kısmını yabancılara satıldı.

- Türkiye geriledi ve yoksullaştı.

- Satışlardan elde edilen gelirler, yandaşlarla paylaşıldı.

- Ekonomi, dışarıdan borç alınarak işlemeye başladı.  

- Türkiye gelirinden çok dışarıya borcu olan bir ülke oldu.

- Borç aldığı ülkelerin ekonomik sömürü ve siyasi nüfuz alnına girdi.

- Borç aldığı ülkelerde bağımsız karar alamayan ve davranamayan bir ülke oldu.

Ülke ve halk ve ülke geriler ve yoksullaşırken, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zenginleşti.

Dünyanın en zengin başkanı oldu. 

Lüks ve şatafat içinde yaşamaya başladı.

Ülkeyi tek başına alığı kararlarla yöneten Erdoğan, iktidarını devam ettirmek için, toplum, kutuplaştırdı, ayrıştırdı ve böldü.

İç barış bozuldu.

Ülkeyi tek başına alığı kararlarla yöneten Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye, komşu ülkeler başta olmak üzere herkesle kavga etmeye başladı.

Türkiye’nin, dünyada neredeyse dost olan ülke kalmadı.

Sonuç Olarak

Atatürk yaptı.

Ülkeyi imar etti.

Kendisini değil halkı yüceltmenin,

Kendisini zenginleştirmenin değil halkı ve ülkeyi zenginleştirmenin ve kalkındırmanın peşinden koştu.

Türkiye Cumhuriyeti’ni, yurttaşları eşit haklara sahip olan, barış ve huzur içinde yaşayan,

Söylediklerine itibar edilen, önemsenen ve güven duyulan bir ülke yaptı.

Erdoğan:

Atatürk’ün yaptıklarını sattı.

Halkı yüceltmenin değil kendisini yüceltmenin,

Ülkeyi zenginleştirmenin değil kendisini zenginleştirmenin peşinde koştu.

Erdoğan’ın yönetiminde ülke yoksullaştı ve geriledi.

Toplumu ayrıştırıldı ve bölündü.

İçeride barış ve huzur bozuldu.   

Türkiye, komşuları başta olmak üzere dünya ile kavga eden,

Söyledikleri dinlenilmeyen, önem verilmeyen ve itibar edilmeyen, bir ülke oldu.