Osmanlı'da şehzadeye ders veren Lala'lar, şehzade dersi anlamadığında dayak atamadıkları için, onun yerine gariban bir çocuğu tokatlarlarmış. Bunu gören şehzadenin aynı hataları tekrar etmeyeceği umulurmuş.
İşte o çocuklara, "şamar oğlanı" denirmiş...
Yutkunarak uyandı! Rüyasında DANA KARPAÇYO görmüştü! Bir süre kendine gelemedi! O kadar zayıf kalmıştı ki mecali kalmamıştı. hayata tutunmak için partileri ziyaret edecek, nefes alabilir miyim diye biraz umutlanacaktı bugün! Yatağından güç bela kalkıp, yüzünü yıkadı. Dünden kalan ekmekle kahvaltı yapıp, dışarı çıkmak için perdenin kenarından dışarıyı kolaçan etti! Bakkalı, tüpçüyü göremeyince hızla dışarı çıkıp, ürkek adımlarla mahalleyi geçti!
Mahalleden uzaklaşınca, biraz daha dik durmaya başladı. Market fiyatlarına baktı bir süre! Bütün sebze ve meyveler dış güçlerle bir olmuş, hainlik yapıyorlardı. Ruhlarına, ücretlerine hormonu basıyor zam üstüne zam yapıp, kendini kuyumcu dükkanında hissediyorlardı. Yoluna devam etti. Döviz bürosunun önünde durdu. Ekrana bakınca titremeye başladı. Dolar karşısında değerini görünce, gülme ile ağlama karışımı bir halde titreye titreye yürümeye devam etti. Yanına karşıdan EKONOMİ BEY yaklaşıp hayırdır nedir bu halin diye sorunca irkildi! Sana ne dolardan maaşını dolarla mı alıyorsun diye sorunca ASGARİ ÜCRET BEY dişlerini sıkıp haklısın dedi! Hızla uzaklaştı EKONOMİ BEY’den!
Partileri tek tek ziyaret edip, biraz büyümek istediğini iletmiş karşılığında ise sen Türk’sün ulusun denmiş, sen ümmetin liderinin kardeşisin denmişti! Göğsü şişmiş kabarmış açlık nedir unutmuştu! Dışarı çıkıp biraz hava alınca, aslında “HAVA” aldığını anlamıştı. Hemen uzaklaşması gerekiyordu. Gişelere yaklaşıp kartını okuttu! Yetersiz bakiye! Bir daha okuttu! YETERSİZ BAKİYE! Geri döndü tabana kuvvet deyip eve doğru hızla yürümeye başladı. Ekmek alması gerekiyordu. Fırının önünde durdu! Elini cebine attı. Bozuk para sesi yüreğini ağzına getirdi. Bir ekmek dahi alamayacağını anladı. Eve vardığında gözler ellerine bakıyordu! Hiç poşet yoktu. Eşiyle göz göze geldi. Ne yapayım hanım! Orhan Veli de unutmuştu eve ekmek ile tuz götürmeyi! Ben de unuttum dedi. Sen unutmadın bey senin gücün hatırlamaya yetmedi dedi! İçeri girip ağlamaya başladı! Dışarda teflon tava satan seyyar satıcı geçiyordu! Kafasını camdan dışarı çıkarıp sordu. Ne kadar teflon tava? Bununla ne pişirsen pişir asla yapışmaz orijinal mal dedi. Aklına nedense EKONOMİ BEY geldi! Ne yaparsa yapsın kesinlikle bir şey yapışmıyordu. Sorun halktı... Teflon tava yapışmaz asla!
Yorgundu, bitkindi! Uzandı hemen uykuya daldı! Rüyasında ekmek yerine pasta yiyordu. Çocuklarına istediği her şeyi alıyor bir dediğini iki etmiyordu. O kadar huzurluydu ki keyiften ne yapacağını şaşırıyordu. Röpteşambır’ını giyip bir bardak Ejder aromalı smothine istedi. Ardından bol şekerli kahve geldi! Kafasında Arapların kafasına taktığı halkadan vardı! Eğlence gırlaydı! Derken bir ıslaklık hissetti. Açıkta kalmıştı. Üstünü örttü. Aynı rüyaya devam etmek istedi ama rüyasında bile HAVA almıştı!
Nihayetinde Asgari ücret bey ne yapacağını bilmez halde bir sonraki gün, yine dışarı çıktı! Hem de bakkalın, tüpçünün açık olduğu vakitte! Maaşını almıştı! Kelebek ömürlü ruhunu harcamalara vermişti. Kasaba varmadan ortadan kayboldu! Faili meçhul harcamalara kurban gitmişti. Ülkenin birbirini yiyen siyasetçilerinin şamar oğlanına çevrildi asgari ücret bey! Şimdi tam teflon tava alma zamanı! Herkes evine ekmek götüremiyor zira! Kriz mi var getirin ordan bir şamar oğlanı! Zamlarla vurun ensesine!
DİPNOT
Bir gün, adam ormanda gezerken bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını gördü. Kozasındaki küçük delikten çıkmaya çabalayan kelebeği saatlerce izledi!
Sonra adam, kelebeğin kozadan çıkmak için çabalamaktan vazgeçtiğini, gücünün kalmadığını düşündü. Kelebeğe yardım edeyim de kolayca çıksın diye düşündü ve kozadaki deliği daha rahat çıksın diye büyüttü.
Bu sayede kelebek kozasından kolayca çıkabildi. Fakat çıkmaya daha hazır değildi, bedeni hala kuru ve kanatlarıburuş buruştu. Adam, kelebeğin gücünü toplayıp, kanatlarını açıp, uçacağını düşünüyordu. Ama Kelebek kozasından zamanından önce çıkmıştı. Ne kadar çabalasa da uçamadı ve buruşmuş kanatlarıyla yerde sürünmeye devam etti.
Adam iyi niyetli bir şekilde kelebeğe yardım etmeyi istemişti ama bilmediği nokta; kelebeğin kozadan çıkmak için çabalaması, bedenindeki sıvınınkanatlarına gitmesini ve bu sayede doğru zamanda kozasından çıktığında uçabilmesini sağlayacaktı.
Hayat akarken sarf edilen çabalar, uğraşlar bizi hayatımızdaki bir sonraki adıma hazırlar, gerekli güce ulaşmayı sağlar. Kendi kanatlarınızla uçmak isterseniz emek vermeniz, zorluklarla mücadele etmeniz gerekir. Çocuğunuzun her istediğini, iyi niyetle yerine getirir ve hayatın zorlukları ile karşılaşmasına izin vermezseniz, aslında zamanı geldiğinde kendi kanatları ile uçmasını engellemiş olursunuz.