O kötü kalpli cadılar masallarda değil artık, kötü adamlar da bir senaryodan ibaret değil. Hepsi masallardan fırlayıp, hayatımızın tam ortasına o kadar güzel yerleşmişler ki, fark edene kadar çoktan iş işten geçmiş oluyor, çoktan yanılmış olduğunuzu ve geç kaldığınızı anlıyorsunuz. İyi kalpli prensesler ve koca yürekli güzel adamlar mı, ha işte onlar masallarda kaldı, ancak masallarda rastlayabilirsiniz onlara, gerçek hayatta karşınıza çıkarlarsa, sımsıkı tutunun, bırakmayın asla...

Etrafımız çirkinliklerle, çirkin insanlarla, kötü kalplerle, ikiyüzlülerle, sahtekârlarla, yüzümüze gülüp arkamızdan bir güzel kuyumuzu kazanlarla, ufacık bir hatada bizi gömmeye hazır yaratıklarla dolu. Bakın insan demiyorum, çünkü o ünvanı layıkıyla taşıyanlara ayıp olur diye kullanmak istemiyorum. Yüzlerinde bir ton sevimli makyajla içindeki çirkinliği örtmeye çalışanlarla, dışarıya dost görünüp, içindeki pisliği zamanı gelince kusmak için sabırsızca bekleyenlerle dolu. Örülü etrafımız birçok çirkefle ve bizler bu çirkeflerden sıyrılalım derken kendimizi tam ortasında buluveriyoruz bazen.

Kimse yaşattığını yaşamadan ölmeyecek! Ve kimse yaşattığının daha beterini yaşamadan ölmesin de zaten! İyiyi yaşattıysanız ne mutlu, daha iyisini yaşayın. Ama bir insana ufacık bile bir kötülüğünüz dokunduysa eğer çok daha beterini yaşamadan ölmeyin, ölmeyelim. Ufacık bir kul hakkı yediyseniz, yediysek, fazlasıyla o hak bizden çıkmadan canımız da çıkamasın.

Eğer gerçekten bir ikinci dünya varsa, eğer gerçekten ikinci bir dünyada yine herkes bir araya gelecekse ve orada karşılaşacaksak, haklarını bizlerden, sizlerden söke söke alacak insanlar olacaktır. Hakkınızı yediğiniz insanlar, sizden haklarını söke söke alacaklar. Bu dünyada kötülüğünüz dokunan her insan, ikinci bir dünya söz konusuysa eğer, orada hakkını mutlaka alacak.

Ama ilahi adalet diye bir şey var. Yaşattığını yaşamadan ölmemek... Umarım herkes yaşattığını yaşar. Hatta umarım birilerinin hayatını etkileyecek kadar kötülüğünüz dokunuyorsa, çok daha beterini yaşarsınız ve umarım bizler birilerine bir kötülük yaptıysak, biz de aynı kötülüğü buluruz ki, yaptıklarımızı kendi yüzümüze kendimiz vurma fırsatını elde ederiz.

Ve selam olsun masallarda kalan koca yürekli adamlarla, iyi kalpli kadınlara...

Ve dünyamızdaki, etrafımızdaki çirkin ve çirkef kadınlar, kötü adamlar sizler de bekleyin... Bekleyin... Haklarımızı söke söke alacağımız günler gelecek, çektirdiklerinizi çekeceğiniz günler gelecek, yaşattığınızı yaşayacağınız zamanlar gelecek, kininizde nefretinizde boğulurken aklınıza geleceğiz... Ahımız tutacak ve biz sadece izleyeceğiz. Bizim günümüz de gelecek, biz son sevinenler olarak sadece  zamanını bekleyeceğiz. Şimdi gülme, sevinme sırası sizin belki, peki sonra? Aldığınız ahlarla nereye kadar gideceksiniz? Yolun bittiği yerde, biz bekliyor olacağız öylece. Sayenizde sıramızı savmış, sevinme, gülme ve mutlu olma sırası bize gelmiş bir şekilde... Ve kul hakkı yemeyenler, kimsenin hakkına girmeyip, iftira atmayıp, başkalarının mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa etmeye çalışmayanlar, sizlerin sırası gelecek sonra, bizlerin sırası gelecek. Sessizce mutluluğumuzu yaşayacağız. İnsanlığımızdan ödün vermeden, kimsenin ayağına çelme takmadan, kimsenin hakkına tecavüz etmeden. Bizim günümüz gelecek ve sadece mutlu olacağız, zaman sessizce hesap soracak, sessizce izleyeceğiz ve artık biz güleceğiz...

Arkanızdan vurmayan, kuyunuzu kazmayan, yalansız, riyasız, gerçek dostlarla karşılaşmanız dileğiyle... Hoşça, dostça, sevgiyle kalın.

Emine Özel Summak