"İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur."

Hacı Bayramı Veli’ye ait söz burada dursun şimdilik.

İnsanın insanla ve toplumla ve toplumun insanla ilişkisinden, şehir hayatının ortak malzeme ve mekanlarının kullanımına kadar bütün alanlarda yaşanan diyalog ve ilişkiler, saygı ve hakkaniyet ölçüsü oranında değer ve anlam kazanır.

Kısaca insana yani birbirimize ve çevreye verdiğimiz değer ve gösterdiğimiz saygı oranında ilişkilerimiz değerli ve anlamlıdır.

İlişkilerimizin ne kadar değerli ve anlamlı olduğunu görmek için etrafımıza bir göz atalım.

Kaldırımlarımızın hali içler acısı. Adeta gasp edilmiş, işgal edilmiş durumdalar. Eşyalara verilen değer insanlardan esirgenmiş ve insanın kullanım alanları kısıtlanmış.

Yollarımıza bakalım. Şehrin araç ve trafik yükünü kaldırmaktan aciz olan yollarımızın düzensizliğinin yanında kenarları araçların yanlış ve hatalı parkları yüzünden oralar insanların kullanımına kapatılmış durumda.

Bir yerde inşaat çalışması olmaya görsün. O kaldırım, o yol hatta o sokak ya da cadde bile inşaat bitene kadar kullanım dışıdır ve can güvenliği söz konusudur adeta.  (Az da olsa kurallara uyan inşaatları tenzih ediyorum).

Öyle bir hale gelmişiz ki, başkalarının hak ve hürriyetlerine riayetimiz de elimizdeki güçle orantılı neredeyse. Bu anlamda bir çok kimse sahip olduğu güç oranında hak ve hürriyete sahipmiş gibi fütursuzca hareket ederek kendilerinden başkalarını yok sayması elbette toplumsal hayatımızı olumsuz etkileyen faktörlerdendir.

Şehrin dışında ama hemen yanı başında yer alan açık alanlara bakmayalım isterseniz. Özellikle sarhoşların mekanı haline gelmiş, bir çok yer ve güzergah pislikten ve bakımsızlıktan içler acısı halde.

Ayyaş kimselerce ortalığa atılmış şişe ve kutuların verdiği iğrenç görüntü ve çevreye verdiği zarara dur diyecek yetkili ve etkili birileri çıkar mı bilmiyorum. Ama bu tablonun, birbirimizle ve çevre ile olan ilişkilerimize kattığı anlam ve değerin ne kadar olduğunu tahmin edebiliyorum. Bu görüntüye sebep olanların kendilerine ve başkalarına ne gözle, hangi değerde baktıklarını da varın siz bilin.

Yukarıda bıraktığımız  Hacı Bayram Veli’nin sözünü hatırlayalım:

Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur.

Buradan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Şehir medeniyet ölçüsüdür.

Bu ölçü ne yüksek binalarda, ne bulvarlarda, ne AVM’lerde, ne vitrinlerde ne de teknolojik ve yapısal donanımdadır. Ölçü toplumsal yaşama adabına ne kadar uyulmasında, birbirimize yani insana ve çevreye gösterdiğimiz saygı ve verdiğimiz değerdedir.

Bir yere istediğiniz kadar lüks ve modern binalar dikin, istediğiniz kadar teknolojiyi getirin ve istediğiniz kadar yollar yapın; Orada insana değer verilmiyorsa, orada çevre duyarlığı yoksa, orada bir arada yaşama kültürü gelişmemiş, orada bir arada yaşamanın getirdiği kurallar manzumesi hayat bulamıyorsa; orası medeni değildir, orası insani değildir.

Çözüm iki yönlüdür. Birincisi ve en önemlisi bilinç ve eğitimdir. Ailede başlayıp, okulda, işyerinde ve toplumda devam eden süreçtir. İkincisi ise ilgili kurumların yasalar çerçevesinde yapacakları tedbir ve yaptırımlardır.

Bunun için de bir yerlerden başlamak gerekir.