Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası(Eğitim İş)Genel Başkanı Veli Demir’in 13 Mayıs 2016 günü Adıyaman’da düzenlediği basın toplantısına katıldım. Toplantıda Kahramanmaraş Şube Başkanı Ahmet Kürtül, Malatya Şube Başkanı Hüseyin Kara, Adıyaman Şube Başkanı Memet Bilgiç ile Yönetim Kurulu Üyeleri Hasan Balıbay, Ulaş İnan Sevimli, Arzu Avcu Sevimli, Murat Çavuş, Şendoğan Şahin ve Bülent Şener de bulunuyordu. Emekli eğitimci Mehmet Kaplan, Atatürkçü Düşünce Derneği temsilcisi sıfatiyle yan masada yerini almıştı.

Genel Başkan Demir’in, test ile tost arasına sıkıştırılmış bir gençlik istemiyoruz diyerek tamamını mevcut eğitim sisteminin eleştirisine ayırdığı konuşmasından sonra; her öğrenciye ancak  bir-iki dakika ayrılabilen derslerde öğretmenlerin, cep telefonları ile beş-on dakika konuştuklarını, yürürlükteki mevzuata aykırı bu durumun öğrencilerin dikkatini dağıttığını, bunu gören öğrencilerin ise “öğretmenini örnek alarak!” belki telefonla sesli konuşamasalar bile mesajlaştıklarını, bunun da eğitimde verimi azalttığını söyleyerek bu yasağı ve denetimini isteyen bir genelgeyi kendi üyelerine gönderip göndermeyeceklerini sordum.

Verdiği cevapta; eleştiri ve önerime tamamen katıldığını, çok önemli gördüğünü, derste telefonlarını kapatmaları konusunda üyelerine bu vesileyle buradan çağrıda bulunduğunu söyledi. “Ama Milli Eğitim Bakanlığı ve il müdürlüklerinin de bu konuda okullara genelge göndermeleri gerekir” diyerek te topu kısmen taca atıp sendikal açıdan üyelerine genelge gönderebileceğini söylemedi.

“Mevcut eğitim sisteminin başarılı gördüğünüz bir yanı yok mu, varsa neler?” şeklindeki sorumu ise; başarılı hiçbir alanın olmadığını, sadece parasız kitap uygulamasını beğendiklerini, bunu kendilerinin de önceden önerdiklerini, ancak mevcut uygulamada kitapların mülkiyetinin öğrenciye verildiğini, bunun da kitapların hor kullanılmasına sebebiyet verdiğinden tüketimi artırdığını ifade etti. Oysa kitapların öğrenciye emanet verilmesi halinde sonraki yıllarda da başka öğrenciler tarafından kullanılabileceğini ekledi. Bu görüşe ulusal kaynak  israfının önlenmesi açısından katıldığımı şimdi burada ifade edeyim.

Genel Başkan Demir, ilk soruya cevap verirken “ama” diyerek kendilerinin de inandığı doğruyu uygulama ve denetleme sorumluluğunun topunu yalnızca devlete atmasını, belki de üyelerinin olası tepkisiyle kendi iç dinamiklerini harekete geçirmekten ve örgütsel inisiyatif almaktan kısmen kaçınma olarak algıladım. Cep telefonuyla derste konuşmanın zaten yasak olduğu mevzuatımızda ülkedeki 850 bine yakın öğretmenden 70 bine yakınının üyesi olduğu sendikalarında üyelerinin derse girerken cep telefonlarını kapatmalarını  şube ve temsilciliklerine göndereceği genelge ile istemesini ve denetlenmesini beklemek sanırım bir vatandaş olarak hakkımız olsa gerek. Ki böylece kendileri  diğer eğitim sendikalarına, hatta devlete de örnek olabilecek olumlu bir uygulamaya imza atmış olacaktır.

Bu konuyu önceki yıllarda iki basın toplantısında Adıyaman İl Milli Eğitim Müdürü Seyfi Özkan’a da ilettim. Ancak uygulama ve denetim dahil maalesef arpa boyunu geçen bir yol alındığına dair işaret göremedim. Nitekim bazı özel okul ve hatta market çalışanlarının bile cep telefonu ile konuşmaları kurallara bağlanmıştır, yasaklanmıştır.

Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği; bir liralık çikolatanın satışından elde edilecek kârdan daha önemsiz olmadığına göre, “Atom karınca” misali her konuda olduğu gibi bu konuda da duyarlılık göstereceğini umduğum Valimiz Mahmut Demirtaş’ın konuyu genelge ile yaygınlaştırıp zaman zaman “rastgele sondajlama” yöntemiyle denetleyeceğine ve denetleteceğine, uymayanlar hakkında ise caydırıcı tedbirler alacağına inanıyorum.