Beklenen gün yaklaşıyor, ilçede tatlı bir telaş da kendisini belli ediyordu. Belediye Başkanı, çok büyük bir iftar tertiplemiş, bütün hazırlıklar tekrar tekrar gözden geçirilmişti. Şimdi de davetli listesi hazırlanıyordu. Toplantıya katılan herkes çok mutluydu; ilçede herkes aynı sofrada olacak, zengin fakir kaynaşması yaşanacaktı.

Toplantı odasında başkan, başkan yardımcıları, basın müdürü ve özel kalem müdürü vardı. İlk sözü başkan aldı, davetli listesini gözden geçirmek istiyordu. Kaymakamı sordu “elbette” dediler. En başta kaymakam ve muhterem hanımefendi olmalıydı.

Ankara’da bütün vekiller geliyordu. Hatta büyükşehirde yaşayanlar, büyük şehirde “hemşeri” derneğine “başkan” olanlar…

Bir de kendisini “önemli bir adam” gibi göstermeyi -her nasılsa- başaranlar da listeye bir taraftan girmişti ama nereden girdiklerini halen kimse bilmiyor.

Ticaret odası başkanı, esnaf odası başkanı, kurum amirleri gibi unvanı olan herkesi saydı başkan. Özel kalem müdürü de onayladı. İlçede eksik yoktu, hatırı sayılır herkes listeye dâhil edilmişti.

Başkan gazete sahipleri ve hatırı sayılır yazarları sordu onlar da tamamdı. Muhabirlere gerek yoktu, onların unvanı iftara yetmiyor olmalıydı.

Özel kalem müdürü bir kaç isim saydı. Başkan da unvanlarını sordu. “ama o fakir” dedi müdür sıkılarak. Fakir unvanı yeterli gelmemiş olmalı ki, çizik atıldı.

İlçenin tek tek zenginlerini sordu başkan, unvanları yoktu ama paraları çoktu, o zaman listede olmaları kaçınılmazdı.

Belediyeden ‘iş alan’ ve ‘iş veren’ bütün müteahhitler de listeye dâhil edilmişti…

Unvanlarına kanaat önderi yaz, unvansız liste istemem” dedi başkan. Müdür de onayladı.

Partilerin il ve ilçe başkanları da listedeydi, yönetim kurulları da.

Her partinin gençlik ve kadın kolları da unutulmamıştı ama unvanı olanlar yani başkanlar...

Başkan kendi partisinin delegelerini de sordu, eksik yoktu.

Zengin esnafları tek tek saydı. Mübarek başkan da cebi şiş olan herkesi tanıyordu. Müdür atladıklarını gizlice ekledi ve tamam olduğunu söyledi.

İlçede yoksul kesim çoktu, neredeyse tamamına yakını yoksuldu. Birkaç fakir saydı müdür, listeye dâhil edilse iyi olurdu.

Başkan yine unvan sordu, unvan yoktu “ama o fakir” dedi müdür; listeye girmeye yeter sebep değildi bu...

Belediyeden önemli isimleri de saydı başkan. Başkan yardımcıları, müdürler ve parayla uğraşan birim amirleri...

Hepsi tamamdı.

Çok fakir elemanları eklemek istedi başkan yardımcısı ve bu kez de başkan yardımcısı öğrendi, fakir olmanın o listeye dâhil olmaya yetmeyeceğini…

Şu mahallede, bu mahallede, diğer mahallede isim saydı müdür, fakir olmaktan başka unvanları olmayınca muhtarları eklemek zorunda kaldı. Böylece her mahalleden bir temsilci olacaktı.

Uzun bir mesaiden sonra listeye son hali verilmişti.

İftar günü geldi çattı.

İlçenin en lüks lokantasıyla anlaşma yapılmış, ilçenin en geniş meydanı iftar etkinliğine tahsis edilmişti.

Menü gayet iyiydi; iftarlık tabak, çorba, parmak kebap-pilav, cacık, salata, ayran, su, çeşitli meşrubatlar ve tatlı...

İftar öncesi başkan bir konuşma yaptı.

İlçede huzur ve güvenin hâkim olduğunu, kardeşçe bir arada yaşandığını ve bunun en güzel örneğinin bu tablo olduğunu söyledi.

Toplumun her kesimi hiç ayrım yapılmadan bu sofrada kendisine yer bulmuştu. Bu ne güzel bir tabloydu, bu ne örnek bir tabloydu.

Sonra sözü kaymakam aldı. Başkanın ev sahipliğine ve toplumun tüm kesimini kucaklamasına övgüler dizdi. Kendine de pay çıkarmayı ihmal etmedi. Bu ilçede herkesin kardeşçe yaşayacağı ortamı oluşturmuşlardı, az şey mi bu?

Başkan, kaymakamla aynı masaya oturmuştu. Yanlarında partilerin il ve ilçe başkanı, komutan ve emniyet amiri ile Mal Müdürü vardı. Bir de ilçenin en zengini...

Hepsi eşleriyle gelmiş, bu muhteşem ziyafeti ve bu muhteşem tabloyu doyasıya ve canlı canlı yaşıyorlardı.

Bir gün sonra ilçenin gazetelerinin manşetinde bu yemek vardı; başkan, bugüne kadar ilçede en kalabalık iftarı veren olmuş, zengin ve fakir aynı sofrada iftar etmişti. Ne güzel bir tabloydu, ne güzel bir hizmetti, ne büyük bir başarıydı bu...

Yazarların köşesinde de bu yemek vardı. Başkan ilçede birlikteliğe önemli bir katkı sağlamış, zengin-fakir dememiş, hepsini birlikte kucaklamıştı...

Gazeteyi okuyan-okumayan bazı fakirler o sofrada yoktu ama olsun, tüm ilçeyi çağıracak değildi ya. Helal olsun başkana, helal olsun...

 

Tweetimden Seçmeler

Bir olayı en iyi algılayan ve en iyi yorumlayan değil, hiç algılamayan ve hiç yorumlayamayan çözme makamındaysa düğüm kaçınılmazdır.