İnsanlar, değişime ayak uydurmakta elbette zorlanır. En azından ilk etapta, adapta olmalarında hayli sıkıntılar yaşanabilir. Mevcut alışkanlıkların, bir an da değiştirilmesi insanları bazen boşluğa salıverir.Sıkıntılar ve problemler doğurur.Kafalarını karıştırır, midelerini bulandırır.

Liberal ekonomik sistemin yapı taşlarını millete anlatmaya ve de sistemi kurmaya çabalamak, epey  zaman alır.Yıllar boyu kabuğuna çekilmiş, ekonomik bir modele alışmış ülke insanı için değişim, gelişim ve ilerleme  gerçekten zor bir süreçtir. Özellikle bankalar, krediler, senetler, çekler, bilgisayar teknolojisi, internet alışverişleri, hepsi büyük ölçüde yeni aletler ve araçlar...

Özellikle ülkemize has olan  yastık altı denilen, kötü günler için biriktirilen para, altın gibi değerli eşyalar, milyar dolarlarla, hatta bütçemizin birkaç katıyla ifade edilen bir finansman kaynağına, bankalar göz dikmişlerdir.Onları ekonomiye kazandırmaya çalışmışlar, çekebilme yollarını aramışlar bankalar ve özel finans kurumları...

Belki gerektiğinde, memleket için bir tehlike söz konusu olduğunda bu kaynaklar, amcalar, hanımlar, bacılardan ödünç alınır, sonra yerine konur. Bu zenginlik,  gizli öz sermaye olarak kabul edilebilir. Bunun dışında, şirketlerde de bu türden yastık altı finans kaynakları vardır. Bu şirketlerdeki fazla öz sermeye diye belirtilen miktarın değerlendirilebileceği yerler arasında hiç şüphe yok ki borsalar, bankalar, finans kurumları büyük bir öneme haizdir.

Borsada işlem gören şirketler, sermaye yapılarını daha güçlendirmek, mevcut kâr ve zararlarına ortak etmek amacıyla belirli fiyat aralığında olmak üzere, halka açılarak ortak yaparlar.Büyük şirket ve holdingler için, bir bakıma halkla ortak yapmaya dönük bir sisteme insanları alıştırmak hayli zordur.İnsanlar anlamadığı, bilmediği, görmediği, hayaliymiş gibi görünen bir şirketin hisselerine yatırım yapmasını beklemek kadar zor bir şey yoktur. Bir kişi, şirketlerin piyasaya sürdüğü hisse senetlerini satın alacak; ama elinde elle tutulacak, gözle görülebilecek bir şey olmayacak!.. Dolayısıyla ortağı olduğu o şirkette, küçük de olsa yatırımı nispetinde bir payı olacak. Şirketin işleri iyi giderse, şirketin değeri artacak ve dolayısıyla hisse senetlerinin de değeri yükselecek. Hisselerini satarak kâra ortak olmuş olacak. Tersi durumunda, zarara katlanacak...İşte esas zor olan kısım burası. Ne zaman, nasıl, nerede, ne gibi bir işleme tabi  olduğunu görmeden zararla karşı karşıya kalmak, insanlara pek inandırıcı gelmiyor ve uzak kalmaya çalışıyor. Alın terine kendini inandırmış bir insandan, bunu yapmasını beklemek kadar doğal bir şey olamaz.

İşte bu alın terinin farkına varmayanlar, alın terinin olmadığı bir işte, hayali para kazanmaya her ne kadar “hisse senedini alarak riske ortak oluyor, bu da alın teri sayılmaz mı..?”  diye düşünseler de;  zaman zaman: “Ben anlamam! Alın teri olmayan işten hayır gelmez!..” diye kendini frenlemektedirler. Bazen de, “Para tatlıdır”diye cazibesine kapılarak, nefsine yenilerek, kolay para kazanma yolunu seçmektedir.Bu banka, borsa, finans kurumu olur, hiç farketmez...

İşte, mevcut alışkanlıklardan bir an da vazgeçerek, anlamadığı bir takım eğilimlere yönelerek, yolculuklara girişmek  zor gelir, alın teri olmayan borsa, banka, finans kurumlarıyla çalışmak...

Gözün görebildiği, elin tutabildiği, dar ve kötü zamanda hemen başvurabileceği bir an da, acilen başvurup, rahatlıkla harcayabileceği bir yastık altı variyeti daha cazip gelmektedir.

Bu alışkanlıkları kırmak ve yastık altı birikimleri ülke ekonomisine kazandırmak amacıyla tüm dünyada ve Türkiye’de olduğu gibi, şehrimizde de her geçen gün, banka şubeleri açılmaktadır. Belki de belirli bir zaman dilimi içerisinde, en çok banka şubesi ilimizde açılmıştır.

İnsanlar alın teri dökmeden, para kazandırmaya yönlendiren bir bankacılık anlayışına uymada sanırım daha çok zorlanacaktır.Buna rağmen bankalarda ve özel finans kurumlarında “Danasını ver, anası kalsın!” kabilinden söylemlerle, yastık altı diye bilinen paralarımızı çekmeyi bankalarımız başarabildiler diye düşünebiliriz.

Hiçbir iş yapmadan, her ay veya belirli dönemlerde, aldığı  faizlerini kendilerine kâr sayarken, diğer taraftan  paralarının her geçen gün kıymetten düşütüğünün ne zaman farkına varacaklar?

Paralarının değeri sıfırlandığında, bakalım o zaman, ne yapacaklar?

Elbette zaman gösterecek, bekleyip göreceğiz...

Bir gerçek var ki; alın teri yoksa, millete uymaz.

 Kerim BAYDAK

[email protected]