“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim Suresi 66/6).

Dinin toplumlar için vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğu ve dünya tarihinde hiçbir dinsiz toplumun gelmediği bilinen bir gerçektir.  Kuranın ifadesiyle Allah katında tek gerçek din olan İslam dini insanın birey ve toplum olarak dünyada ve ahirette huzurlu ve mutlu olmasını hedeflemiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde çocuğa din eğitimi verme hakkının aileye ait olduğu; ailenin bu hakkı kendi eliyle kullanabileceği gibi isterse başka kişi ve kurumlara da devredebileceği belirtilmektedir.

Ailede dini terbiyenin önündeki en büyük engel aile bireylerinin, anne ve babanın din hakkında ve çocuğun bedensel ve ruhsal bakımdan çocuğun gelişimi hakkında yeterli bilgi sahibi olmamalarıdır. Aslında ahlaki kurallar da dini kurallar içerisinde değerlendirilmelidir. Çünkü din güzel ahlakı ön şart olarak kabul eder. Hz. Peygamberin “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” sözü ahlakın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Eğitim, hayat boyu ve her yerde devam eden bir etkinlik olması hasebiyle ailede başlar, okulda ve hayatın her safhasında devam eder. Ailenin görevi sadece çocuğun biyolojik, psikolojik, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Çocuğun hem maddî ihtiyaçlarının karşılanması hem de manevî ihtiyaçlarının da doyuma ulaştırılması gerekmektedir. Bu nedenle aile, çocuğa karşı dünyevi sorumluluk taşıdığı gibi uhrevi sorumluluk da taşımaktadır. Dolayısıyla çocukların inanma ihtiyacını tatmin etmek de ailenin görevidir. Çünkü çocuğun psikolojik, ahlaki ve zihniyet yönünden tutarlı ve dengeli bir kişilik yapısının oluşmasında, dinî inanç ve yaşayışın önemi son derece önemlidir.

Bu bakımdandini eğitimin temelleri de aile tarafından atılır. Bu temeller üzerine de gençlikteki ve yetişkinlikteki dini inanç, tutum ve davranışlar şekillenir. Bu bakımdan ailede verilecek dini eğitim son derece önemlidir.Çocukta din duygusunun kazandırılması ve geliştirilmesi, dinî bilgilerin doğru bir şekilde kazandırılması ailenin görevidir.

Ancak aile tarafından çocuklara verilecek dinî duyguların ve bilgilerin etkili olabilmesi için aile tarafından tutarsız davranışlar sergilenmemesi, olumsuz disiplin yöntemlerine başvurulmaması gerekmektedir. Aksi bir durum çocukta dine karşı olumsuz tutum ve davranışların gelişmesine sebebiyet verilebilir.

Ailede verilecek dini eğitimin çocuk üzerinde etkili olabilmesi için ailenin her konuda olduğu gibi dini değerler ve uygulamalar konusunda da çocuğa rol model olması gerekmektedir.

Çocuklarda dini duygu, bilgi ve uygulamalar taklit ve özdeşleşme yoluyla başlar. Çocuğun ailesi ve çevresinin dini yaşayış tarzına uygun olarak gelişip derinleşir ve böylece dini kişiliği oluşur. 

“Her çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Bu hal konuşma haline kadar devam eder. Onu ebeveyni Yahudi, Hristiyan, müşrik veya Mecusi yapar” (Buhârî, “Cenâiz”, 78; Müslim, “Kader”, 23, 25) Hadis

Anne, baba ve diğer aile fertlerinin, çocukları Allah’ın farz kıldığı şeylere uyma, yasakladığı şeylerden kaçınma hususunda uyarmaları ve bu konuda eğiterek gerekli dini bilgileri ve davranışları kazandırmaları İslam dininin gereklerindendir. Aile, bu konuda dünyada sorumlu olduğu gibi uhrevi sorumluluğa da sahiptir.

Çocuklarda din eğitimi Allah inancının verilmesi ile başladığındançocuk, yaratıcıyla kurduğu manevi bir bağ ile hayata bir anlam yükleyerek hem kendisiyle barışık olacak hem de diğer varlıklarla sağlıklı ilişkiler geliştirecektir.

Ailede Çocuklara Dini Eğitim Verme Metotları

  1. Din eğitiminde en etkili yöntem çocuğa örnek olabilecek şekilde ve onun görüp gözlemleyeceği fırsatlar oluşturularak dini gerekleri yerine getirmektir. Ancak örnek olacak kişilerin çocukların sevgisini kazanmış olması gerekir. Çocuğun sevmediği ve nefret ettiği kişilerin davranışları da onların nefrete sebep olabilir. Çocuklarda zihinsel ve duygusal gelişimin en önemli kaynağı sevgidir. Sevginin yerini tutabilecek başka bir şey olamaz. Bu nedenle ahlak ve din eğitiminde en çok istifade edilecek olan sevgidir. Din eğitimindeki en önemli basamaklardan biri de çocuğun gönlüne Allah ve peygamber sevgisi yerleştirmektir. Bunun için Allah’ı, korkulacak bir varlık olmaktan öte kendisine sığınılacak bir varlık olarak tanıtmalıdır. Böylece çocuk Allah’ı sevecek ve Allah’ın da kendisini sevdiğine inanacaktır.
  2. Din eğitiminde dini bilgi yeterli olmayıp bilginin davranışa dönüşmesi esastır. Bu nedenle bilginin çocuğun göreceği şekilde eyleme dönüşmesi esastır.
  3. Dinî bilgiler, çocukların kişisel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, dinî ve ahlâkî bilgilerin, doğru bilgiler olması, verilecek bilgilerin uygun zamanlarda çocuğun ihtiyaçlarına ve kapasitesine uygun olması gerekir.
  4. Din eğitiminde uygun ve çocukların anlayabileceği kelime ve cümleler kullanılması, ses tonunun iyi ayarlanması, ölçülü, yatıştırıcı ve nazik bir dil kullanılması çok önemlidir.
  5. Çocuklar kendilerine model olarak seçtikleri benzemek isterler. Çünkü bunlara duygusal bağlarla bağlıdırlar. U nedenle de onları taklit etmeye çalışırlar. Bu durumdan yararlanılarak çocuklara dini eğitim vereceklerin de bu kişilerden olması çok önemlidir. Zaten dini eğitim küçük yaşta taklitle başladığından anne, baba ve diğer aile fertlerinin her hareketi onlar için önemlidir. Bu bakımdan aile ferleri hem ahlaken hem de dini eğitim konusunda çocuklara örnek olacak davranışlarda bulunmaya dikkat etmelidirler.
  6. Din eğitiminde mükâfat teşvik edici bir metot olarak dengeli bir şekilde kullanılabilir.Ancak bunun dozunun iyi ayarlanması ve tüketime sebebiyet vermemesine dikkat edilmelidir. Yerine göre başarıya karşı güzel bir tavır veya bir “aferin” sözü de mükâfat sayılır. Ödüller çocuğun yaşına ve beklentilerine de uygun olmalıdır. Burada önemli olan çocuğun kazanacağı maddi bir ödülden ziyade anne, baba ve diğer aile bireylerinin takdirini kazanmaları olmalıdır.
  7. Çocuğun başarısının takdir edilmemesi veya başarısız olma durumlarında sert ve ölçüsüz cezalandırmalardan kaçınılmalıdır. Zira ölçüsüz ve sert tavırlar çocuğun nefretine sebep olabileceği gibi gelişimini de olumsuz etkiler. Hatalarından dolayı sürekli azarlanan çocukların başarılı olmaları beklenemez. Çocuğa verilebilecek en ağır ceza onun hissedeceği şekilde geçici bir ilgisizlik olabilir.
  8. Çocuklara sağlıklı ve etkili bir din eğitimi verebilmek için, onun fiziksel, psiko-sosyal, duygusal ve zihinsel gelişim alanlarının yanında, dinî gelişim özelliklerinin de göz önüne alınması gerekmektedir. Bunun için küçük yaşlarda çocuğun olumsuz etkilenmemesi bakımından birkaç hususa dikkat etmek gerekir:
  1. Çocuklara soyut kavramlardan bahsedilirken onların yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri şekilde doğru ve gerçek cevaplar verilmelidir.
  2. Ölen kişilerin ölmediği veya tekrar geleceği söylenmemeli, onun anlayacağı şekilde kaygı, suçluluk, güvensizlik hissetmemesi için net, kesin ifadeler kullanılmalı ve doğrusu söylenmelidir.
  3. Çocuklar ahiret konusunu küçük yaşta anlayamayabilirler. Onun için bu konuda hassas davranmak gerekir. Bu konu daha sonraki yıllara ertelenmeli veya çocukları endişelendirmeyecek, korkutmayacak ve onların kavrayabileceği şekilde anlatmalıdır.
  4. Küçük yaşlarda cehennemden bahsetmek, çocukları kaygılandırır. Bu bakımdan çok küçük yaşlarda bu bilgiye ihtiyaç olmayabilir. Çünkü henüz ergenlik çağında olmadıklarından dini sorumlulukları da bulunmamaktadır.
  5. Cenneti anlatırken de çok abartmadan onların anlayacağı şekilde anlatmalıdır. Aksi halde çocuklarda günaha girmeden bir önce ölüp cennete gitme duygusu gelişebilir.
  6. Aile çocuklara dini bilgiler verirken verilen bilgilerin onların iç dünyalarında nelere sebep olabileceğini de hesaplamalıdırlar. Mesela ölen birisi çocuğun çok sevdiği biri ise çocuğa, “O cennete gitti. Orada bizi bekliyor.” gibi sözler çocuk ona kavuşma isteğiyle bir önce ölmek isteyebilir.
  7. Öğretilmesinde dikkat edilmesi gereken kavramlardan biri de “günah” kavramıdır. Bu kavram çocukların davranışları üzerinden değil genel davranışlar üzerinden anlatılırsa daha güzel olabilir. Dinde haram olan şeyler günah olarak anlatılabilir. Çocuğun yaptığı hoşumuza gitmeyen her hareket “günah” olarak nitelendirilmemelidir.
  8. Meleklere iman gibi soyut kavramları anlatmak ve çocuklara kavratmak, çocukların da bu kavramları kavramaları kolay değildir. Bu bakımdan daha küçük yaşlarda meleklerin onları takip ettiklerini söylemek çocukları tedirgin edebilir. Melekler konusu anlatılırken onların yaşlarına ve psiko-sosyal durumlarına uygun bir şekilde ve korkutmadan anlatılmalıdır.
  9. İyi-kötü gibi soyut kavramlar hakkında kesin yargı koymamak, bu konuda çocuğun iyiyi ve kötüyü keşfetmesi ve karar vermesi için ona fırsat tanımak daha doğru olacaktır.