Sabahları iki çocuğu ile birlikte evinden 5:30'da çıkarak Adıyaman'da simit satan ablamızdan bahsedeceğim. Onun için hayatın zorluğu eşinin çalışmak için İngiltere'ye gitmesinden sonra başladı.
Eşi yurtdışında çalışmaya başlar başlamaz eşinin düzenli olarak para akışını sağladığını, bir müddet sonra kazanamadığı gerekçesiyle 2-3 ayda bir para gönderdiğini, o paranın miktarının git gide düştüğünü, bir müddet sonra da hiç para göndermemesiyle çevrenin yardımıyla da olsa sefalet içinde yaşadıklarını  gözleri ağlamaklı bir şekilde dile getiren simitçi ablamız belli ki çok dertliydi ve bütün yük omuzlarına binmişti.
Eşinin İngiltere'de evlilik yaptığını ve kendisine karşı boşanma davası açtığını, şu an nerede olduğunu bilmediğini ve hakkında boşanma davası açıldıktan sonra da çocuklarını bir kere dahi aramadığından dert yakınan simitçi ablamız oturduğu toprak damlı evin ise eşi ve kayın babası tarafından hileli bir şekilde üçüncü bir kişinin adına satıldığını ve mahkeme sürecinin ise halen devam ettiğini belirtti.
Başlıyor yakınmaya.
Eşim ile severek evlilik yaptık. Bir başıma kaldım ne yapacağımı bilemez oldum annem ve babam çok yaşlı ve hasta sürekli hastane gözetiminde kalmaları gerekmekte, elime çok az para geçiyor. Günlük 20-30 yada 50 tane simit satıyorum, kârı ile de evime erzak almaya çalışıyorum. Anlayacağınız geçinemiyorum.
Kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan daha düzgün bir iş sahibi olmak istiyorum. Devlet yetkililerinden ve hayır yapabilecek iş adamlarımızdan bana yardımcı olmalarını istiyorum;
Devam ediyor; Abi bir başına hayatta tutunabilmek çok zor!
Evet hayata tutunabilmek çok zor kardeşim;
Hayat mücadelesi bir vapurun güvertesinden atılan simit parçalarını kursağa indirebilmek için martıların verdiği mücadeleye benziyor. Hayat kötülüklerle dolu dünyada iyi kalabilme mücadelesi değil midir.
En zor zamanlarda dahi çekip çeviren ve düzen kurmaya çalışanlar  kadınlarımız değil miydi. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözüne mazhar olmadı mı, gözünü budaktan esirgemeden kazma kürekle cepheye giderek çatışmalara katılmadı mı, yeri geldi cepheye cephane taşıdı, askerine hırka, kazak, çorap ve fanila ördü, evinde neyi var neyi yok vatanı uğruna hibe etmedi mi!
Tıpkı simitçi ablamız gibi kadınlarımız bu günde yokluğun sembolü olmaya devam ediyorlar.
Oysa hissedileni gerçek anlamda "hissetmeden" gerçek hayatla nasıl başa çıkacağız.
Buradan devlet yetkililerine ve hayır sever iş adamlarımıza sesleniyorum!
Maddi yardımların yanı sıra kira, giyecek, yiyecek, yardımları elbette veriliyor. Simitçi ablamızın serzenişini duyup da iş imkanı sunarak yardımda bulunmak isteyenler [email protected] adresinden bana ulaşabilirler. Rabbim şimdiden yapacakları yardımları dergah-ı izzetinde kabul buyursun.