Osmanlı’nın hasta adama benzetildiği dönemde, Sultan İkinci Abdülhamit Han’a;  “Cihan İmparatorluğu ölüm döşeğine düşmüşken ve yıkılmaması için artık hiçbir neden kalmamışken, siz 32 yıl daha ayakta kalmasını sağladınız. Bunu nasıl becerebildiniz ve nedir bunun sırrı hikmeti” diye sormuşlar.

Cennet mekân Abdülhamit Han; “Tabir ettiğiniz hastayı, iki önemli hususu uygulayarak ömrünün uzanmasına vesile oldum.

Birinci husus; her sabah kahvaltımı ülkemin istihbarat yetkilileriyle yapıyor, o sırada bütün istihbaratı günlük takip ediyor ve ona göre geleceğe yön veriyordum.

İkinci ve en önemli husus ise; ülkemiz için, Rusya’nın ve Batı’nın bize tavsiye ettiklerini değil, etmediklerini uygulamaya koyuyordum.

Hâsılı her defasında onların aksini yaptığım için ülkemizin ömrünü bu kadar uzatabildim; çünkü onlardan bize dost olmaz, dolayısıyla dost olmadıkları için asla dostane tavsiyelerde bulunmazlar” demiş.

Ne yazık ki ülkemizin nice yöneticileri, Abdülhamit Han’ın düşüncesinin aksine oldubitti hep ABD ve AB’nin söylem ve eylemleri doğrultusunda hareket ettiler!  

Ülkemiz, yıllar yılı batılıların tavsiyeleri doğrultusunda yönetildiği için Avrupa’ya o kadar adapte olmuşuz ki, vatandaşlarımızın bile kahir ekseriyeti, Conilere adeta uşak olmak için can atıyor!..

Sultan Abdülhamitler dünyanın üç kıtasında at koştururken, ne yazık ki bugün torunları  “Avrupalı olacağız” düşüncesiyle gün geçtikçe gelenek ve göreneklerinden hızla uzaklaşmakta, dinine-diyanetine adeta yabancılaşmaktadırlar!

Ülke yönetiminin başına geçen birçok liderin ise, batı âlemine özenerek hareket etmesi ve de onların tavsiyelerine harfiyen uyması nedeniyle bugün toplumumuz öz benliğini yitirmiştir.  

Bu mantıkla devlet idare edilmez!

Toplumumuz yozlaşmanın yanı sıra, gitgide yoksulluğun da pençesine düçar olmaktadır!..  

“Olur mu canım, doksan küsur yıldır ülkemiz ne güzel idare ediliyor, daha ne istiyorsunuz” diyen saf Anadolu çocuklarının sayısı ise ne yazık ki gün geçtikçe artmakta ve bu nedenle son zamanlarda, işsizlikte bile dünya rekoruna koşuyor ülkemiz.

Şu hale bakın… 

Japonya’ya 6 Ağustos 1945’te Atom bombası atıldı! Özellikle Hiroşima yerle bir edildi, taş üstünde taş kalmadı…

Oysa ülkemiz, birinci dünya harbinden sonra herhangi bir sıcak savaşla tanışmadığı halde, maalesef refah düzeyimiz Japonların çok gerisinde…  

Resmi rakamlara göre bugün; Japonya’da gayri safi milli hâsıladan fert başına düşen milli gelir 34 bin dolarken, ne yazık ki, Türkiye’de kişi başına ancak 10 bin dolar düşmektedir.

Bazıları, “İyi ama bunun ne alakası var ki” diye serzenişte bulunuyorlar.

Zira ufkunuz dar olur ve kâinata daracık pencerelerden bakacak olursanız, elbette haklı olduğunuzu düşünürsünüz, lakin görünen köy kılavuz istemiyor…

Unutmayalım ki, “Geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğine yön veremez!”

Hiç değilse ülkemizin yarınlarının aydınlık olabilmesi için Sultan İkinci Abdülhamit örnek alınmalı…

Aksi halde ABD ve AB’ye uşak olmaya, kapılarında el pençe durmaya daha çok çalışırız!

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…  

 

Bilal KARADAĞ

                                                                                                            [email protected]