Geçen ay TBMM’nde kabul edilen 1.Yargı Paketi’nden sonra hazırlıkları devam eden 2.Yargı Paketi ile ilgili görüş ve önerilerimizi tartışmaya açmanın yararına inandım. Şöyle ki;

1-Ülkemizdeki hâkim ve savcı açığının giderilmesi ve “deneyimden” daha fazla verim alınabilmesi için görevdeki azami yaş sınırı 65’ten, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki gibi isteğe bağlı olarak 70’e yükseltilmelidir. 

2-Kanuna göre hukuk ve ceza yargılaması duruşmalarında son sözler verildikten sonra  “gerekçesiz” son kararı vermek üzere müzakereye veya incelemeye çekilen hâkimler verdikleri aranın ardından “gerekçesiz” son kararı açıklamakta, gerekçeyi yazmak dışında dosyadan el çekmektedir. Bundan sonraki aşamada gerekçeli karar yazımı için bir-iki duruşma arası süre kadar beklenmekte, bu sürede yazılan gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmektedir. Dolayısıyla dosyanın istinafa veya temyize gitmesi için taraflara tanınan sürenin başlangıcı fiilen değişmemektedir. Önce karar verilip, sonra da gerekçe yazılması için dosyanın incelemeye alınması ile bazen hatalı son karar verildiğinin farkına varılabilmekte, ancak bu kez hâkim son kararını değiştiremeyeceğinden gerekçesini bulmada, deyim yerinde ise son kararına uyarlamada zorlanabilmekte, bu da adaletin doğru tecelli etmemesine, hatta belki bazen “kerhen” tecelli etmesine sebebiyet vermektedir. Bu itibarla HMK ve CMK’da değişiklik yapılarak incelemenin tamamlanıp taraflar son sözlerini söyledikten sonra hâkim veya heyetin incelemeyi bitirdiği, gerekçeli kararın sonraki duruşmada açıklanacağı bildirilmeli ve böylece son karar ve gerekçesi aynı anda açıklanmalıdır.

3-Ceza mahkemeleri duruşma salonlarında yapılan “marangoz hatası!” giderilerek Cumhuriyet savcısı ve müdafinin oturduğu yer seviyeleri eşitlenmeli, keza sanığın kendisine ayrılan yerde sorgusu yapıldıktan sonra varsa müdafi ile yan yana oturmalı, böylece “silahların eşitliği” ilkesi hayata geçirilmelidir.

4-Dosya içeriğine göre verilen ara ve son kararlara dayanak belge ve delillerden habersiz olan medya, özellikle kamuoyuna yansıyan davalarda belki de bilgi eksikliğinden dolayı adeta bazen “itibar cellatlığına” sebebiyet vermekte, adaletin yerine gelmediğine dair kamuoyunda güvensizlik oluşturabilmektedir. Hâkim ve Cumhuriyet savcısı, ancak kararları ile konuşabildiğinden bu yayınlar karşısında cevap verememekte, dolayısıyla adalet, adeta sosyolojik açıdan savunmasız kalmaktadır. Bu sakıncayı gidermek için medyaya yansıyan davalar için verilen ara ve son kararların ilk derece, istinaf ve temyiz mahkemelerince gözetilen gerekçeleri veya hüküm özeti, tarafların kişisel verileri ve varsa gizlilikleri korunmak koşuluyla Cumhuriyet başsavcılıklarının yapacağı basın açıklaması ile dosya içeriğine uygun olarak kamuoyu bilgilendirilmelidir. Nitekim benzer usul AİHM’nde uygulanmaktadır.

5-Çalışmalarda daha iyi empati kurabilmeleri amacıyla hakim, savcı ve avukat stajyerlerinin gözaltı merkezlerinin nezarethanelerinde, ceza infaz kurumlarının ise birkaç saati hücrede, ikişer gece de koğuşta kalmaları ve bürokrasileri konusunda deneyim sahibi olabilmeleri için staj sürelerinin 10-15 gününü bu birimlerde geçirmeleri sağlanmalıdır.

6-Cezaevlerinde kitap okuyan hükümlülerin okudukları her kitap ile sosyal çalışmaları için Brezilya’da uygulandığı üzere sembolik te olsa infaz indirimi yapılmalı, özellikle tahliyelerine belli bir süre kala öfke kontrolü, kişisel gelişim, diksiyon, işlenecek suçların gelişen teknoloji sayesinde faili meçhul kalınmayacağının bilinmesi, kin ve intikam peşinde koşulmaması gibi konularda eğitilerek ıslah ve tretmanları ile kendilerine güvenleri sağlanmalıdır.

7-Mağdurun fiziki durumunda önemli değişiklik oluşturmasa da ruhsal durumunda çok önemli değişiklikler oluşturan, günler, hatta aylarca bunalıma girmesine sebebiyet veren tehdit, şiddet, taciz ve basit yaralama gibi suçları işleyenler uzun süreli adli kontrole tabi tutulmalıdır.

8-Mağdur tarafından yeterli şüpheye dair somut deliller ortaya konulduğu takdirde güvenlik kuvvetlerinin suçu önlemeye yönelik yetkileri artırılmalı, mağdur adayına koruma verilmeli, suç işleme hazırlığındaki şüphelilerin yakalanması sağlanmalı, böylece suçun işlenmeden önlenmesi amacı tahakkuk ettirilmelidir.

9-Cumhuriyet savcısının ifade almasında ve hâkimin sorgusunda bazı suçlar için uygulanan zorunlu müdafilik, şüpheli veya sanığın lehine olan delillerin de kayıt altına alınmasını sağlamak, arama karar ve şeklinin yasa ve usule uygun olduğuna dair güveni daha az tartışılır hale getirmek amacıyla bir delil elde etme aracı olan aramada da uygulanmalıdır.

10-Yargılama süresinin kısalması için, özellikle hukuk davalarında aslına uygunluğu ıslak imza ile onanmış veya yetkili makamca e-devlet’ten çıkarılmış belge örneklerinin dosyaya ibraz edilmek üzere doğrudan avukatın talebi halinde harçsız olarak verilmesi sağlanmalı, ayrık durumlar dışında mahkemece ilgili kuruma müzekkereyazılması şartı kaldırılmalıdır. 

11-Öğrenim süresi beş yıla çıkarılan hukuk fakültesi öğrencilerinin uzmanlaşmaları için 4. Sınıfta Ceza Hukuku ile Medeni ve Borçlar Hukuku olmak üzere iki ana daldan birinin seçilmesi ve az da olsa adliyede pratik eğitimi alınması imkânı getirilmelidir.

Mustafa Işıldak

Emekli / AÜHF mezunu

Kaynak: hukukihaber.net