24 HAZİRAN SEÇİMLERİNDE

İnsanlık tarihi bize diyor ki:

Hiç kimse bir başkası adına sorun çözmez.

Birisinin bir başkası adına sorun çözdüğünün örneği yok.

Gücü eline geçiren, kendisi için çalışır.

Sıra size hiçbir zaman gelmez.

Eğer böyle olmasaydı sizlerin (halkın) sorunları çoktan çözülmüş olurdu.

Yani sorunlarımızın çözümünü bir başkasından beklemeyelim.

Seçeceğiniz kişilere bir bakın.

Seçtiğiniz kişinin kendisinin ve çevresinin ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki değişimlere bir göz atın.

Seçtiğiniz kişilerin, dününü ve bugününü karşılaştırın.

Sonra geriye dönün kendinize ve çevrenize bakın.

Sizin ve çevrenizin yaşamlarındaki gelişme ve değişimlere bakın.

Sonra İkisini karşılaştırın.

Sonra kafanızı yastığınıza koyun ve sakin bir kafayla düşünün.

Sonra kendinizi sorgulayın ve yüzleşin.

Neyi doğru yaptığınıza neyi yanlış yaptığınıza karar verin.

AKTİF YURTTAŞ OLMAMIZ GEREKİYOR

Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sorunlarını çözmüş,

İşsizlik ve yoksulluk sorununu çözmüş,

Demokrasi ve hukuk sorunu çözmüş,

İnsan hak ve özgürlük sorunlarını çözmüş,

Eşitlik ve adaleti sağlamış,

Halkının refah düzeyini yükseltmiş,

Toplumsal huzur ve barışı kavuşmuş ülkelere baktığımızda, bu ülke yurttaşlarının aktif yurttaş oldukları, karar süreçlerine müdahale ettikleri, siyasetçilerin keyfi uygulamalarına, yolsuzluk yapmalarına, kendilerine zenginleştirmelerine izin vermedikleri görülecektir.

Yurttaş olarak hak ve sorumluluklarımız var.

Haklarımızı ve sorumluluklarımızı bilmeliyiz.

Sorunlarımızın çözümü için yapmamız gereken işler ve sorumluluklarımız var.

Aktif yurttaş olmalıyız.

Haklarımıza sahip çıkmalı, sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.

Verdiğimiz verginin nereye ve nasıl harcandığının hesabını sormalıyız.

Verdiğimiz oyu sahiplenmeli ve oy verdiğimiz partiyi denetlemeliyiz.

Siyaseten verilen sözlerin yerine getirilmesinin takipçisi olmalıyız.

Dinleyen değil, soru soran, tartışan ve sorgulayan yurttaş olmalıyız.

Oy vermeden önce, oy vermek istediğimiz kişilerin, geçmişini, birikim, deneyim ve yeteneklerini sorgulamalıyız.

Sorunlarımızı çözecek kapasiteye sahip olup olmadığını bakmalıyız.

Bütün bunları yaparken, kendimizde samimi, dürüst ve şeffaf olmalıyız.

Oyumuzu, bir pazarlık aracı yapmadan kullanmalıyız.

Ancak o zaman hesap sorma hakkımız olur.

Önce kendimiz şeffaf ve dürüst olmalıyız, sonrada seçtiklerimizden şeffaflık ve dürüstlük beklemeliyiz.

Sorunların çözümünün sihirli formülünü ya da reçetesi yok.

Bugün olmadığı gibi, yarında böyle bir formül olmayacak.

Böyle bir sihirli formül arama peşinde koşmamalıyız.

Sorunların çözüm formülünü ve çözüm reçetesini en iyi, sorunu yaşayanlar bilirler.

Sorunları yaşayanlar olarak bir araya gelmeliyiz.

Önce sorunlarımızın tanımlamalı ve adını koymalıyız.

Tanımladığımız ve adını koyduğumuz sorunlarımızı, bilgi ve akla dayalı, katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla tartışarak ortak akla dayalı çözümlerini üretmeliyiz.

Çözüm önerilerimizle birlikte ilgililere (seçtiklerimize) gitmeliyiz.

İşte sorunlarımız. İşte çözüm önerileri demeliyiz.

Sorunlarımızı çözersen seni yeniden seçeriz.

Çözmezsen seni yeniden seçmeyiz demeliyiz.