İnsan meraklı ve bir o kadar da açgözlüdür. Hep sahip olduğundan daha fazlasını istemiştir. Bu nedenle tarih boyunca daha ileriye ulaşabilmek için durmaksızın çalıştı ve bu çaba insanlık var oldukça da devam edecek gibi görünüyor.
İnsanlar tarafından inşa edilen Mısır Piramitleri, İnka, Maya ve Mezopotamya Medeniyetleri, tarihin en gelişmiş uygarlıklarıdır. Buna dair bulgular, günümüze kadar ulaşan kalıntılar ve yapılan arkeolojik kazılardır. Geçmiş medeniyetlerin inşaat başta olmak üzere pek çok alan ile teknolojide ileri seviyelere ulaştıklarına dair kimi değerlendirmeler de dikkat çekicidir.
Yakın tarihte elektriğin bulunması (1752), bilgisayarın bulunması (1944) ve internetin bulunmasıyla (1950) teknoloji adeta şaha kalkarak yoluna durmaksızın devam ediyor. Gelişmekte olan üstün teknoloji ve yapay zeka nedeniyle günümüzde ve yakın gelecekte insanlara birçok alanda ihtiyaç duyulmayacağı anlaşılmaktadır! Bu elbette insanlar için gelişim ve ilerleme gibi görünmekle birlikte beraberinde insanlık için felaketlere yol açabilecek senaryoları da akla getirmektedir!
ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Japonya, Rusya ve Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke yapay zeka ile çalışan robotlar, siha-iha, yüksek kabiliyet ve manevra gerektiren insansız savaş uçakları, insansız araba, hava taksi, kamyon-tır, tren, gemi gibi pek çok araç geliştiriliyor ve yakın zamanda hayatımızın merkezinde yerini alacak gibi görünüyor.
Suç ve suçluyu önleme iddiasıyla ülkelerin her yerine dağılmış yüz tanıma kameraları ile eğlence gibi görünen sosyal medyanın topladığı verilerle özel hayatın mahremiyeti bitmek üzeredir. Robot asker ve işçiler, memurun yaptığı işler ve bankacılık hizmetleri, asistan, pilot, doktor, öğretmen, avukat, şoför, hakim, polis, gazeteci, tv-radyo spikeri, mühendis gibi akla gelen hemen her alanda değişim ve dönüşüm olup yerini yapay zekaya bırakmaktadır. Şu soru dikkat çekicidir: İleri düzeye ulaşan yapay zeka, kendi kararını kendisi verirse insanlık için ne gibi sonuçları bekle meliyiz?
Korkunun ecele faydası yoktur ancak, milli devletler dahil bugün rahat bir yaşam sürenlerin yakın tarihte tahtları sallanacağından ortak akıl ile akan suyun önüne işe yaramayacak bentler değil, hızla gelen suyun tehlikesiz akması için yeni su yollarının yapılması gerekiyor. Bu nedenle gecikmeksizin koruyucu ve önleyici tedbirler alınmalıdır.
Bu gelişmelerden en çok çalışma hayatı etkilenecektir. Çünkü hayatın lokomotifi çalışmadır. İşin olmadığı yerde işçi de memur da olmaz. Çalışan yoksa sendikalar da olamaz. Fakat çalışan yoksa robotları çalıştıran işverenler yakın gelecekte var olmaya devam edecektir. Önümüzdeki süreçte tüm dünyada işsizler ordusu bizi bekliyor ve teknolojiye hakim gençler bunu daha iyi gördüklerinden dolayı biraz daha agresif ve buna bağlı olarak da gelecek kaygıları haklı olarak yükselmektedir.
Yüksek teknoloji ve yapay zeka nedeniyle çalışma hayatında her geçen gün yeni düzenleme ve yaklaşımlara gidilmektedir. İnsan gücüne aşamalı olarak daha az ihtiyaç duyulacaktır. Haftalık çalışma sürelerinin kısaltılması, hafta tatillerinin çoğaltılması, yüz yüze çalışmaya gereksinimin birçok sektörde ihtiyaç olmaması ve aynı zamanda işveren için daha ekonomik olması nedeniyle evde çalışmanın yaptırılması çoğunlukla çalışanın lehine gibi görünmektedir!
2025 yılı ve sonrasında insan çalıştırmanın zorlukları ve daha ekonomik olması nedeniyle robotlar tercih edilecektir. Çünkü işçiler için öğle arası izni, hafta tatili, mesai için rıza ve ücret, süt izni, gebelik ve doğum izni, yıllık izin, yol ve yemek yardımı, sigorta, işçiler için vergi, tazminat, grev, yoruldum, daha çok ücret vb. söylemler birçok sektör için artık tarih olacak gibi görünüyor!
2020 yılında başlayıp tüm dünyayı etkileyen pandemi insanların gelecek kaygı düzeyini yükseltti. Dünyada kurulan korku imparatorluğu ile bağışıklık sistemleri adeta felç oldu ve hayatlarımıza reset atıldı! Kurtarıcı olarak sunulan sıvılar, baskıların azalmasıyla birlikte büyük bir fiyasko olduğu ve sorunlara yol açtığına dair dünyanın pek çok yerinde tartışmalar artarak devam etmektedir. Yeni gündem ise “Paris İklim Antlaşması ve Karbon Ayak İzi.” Güzel gösterilmekte ancak, takılacak çip ile bireysel özgürlüklerin yok edileceği iddiaları ciddiyetle irdelenmelidir. İnsan için doğal ve sağlıklı olan protein deposu hayvanlar gaz çıkartıyor diye dünyanın pek çok yerinde kuraklık, yangın vb. isimler altında katlediliyor yerine ise yapay et öneriliyor! Örneğin Avustralya'nın güneyinde kuraklık nedeniyle 5.000 yabani deve, helikopterlerden tüfeklerle açılan ateşle katledildi. Sudan’da 16.000 küçükbaş hayvanın yüklü olduğu gemi battı (!) ve hayvanlar telef oldu. ABD Teksas’taki çiftliklerde çıkan yangında (!) 18.000 büyük baş hayvan telef oldu. ABD'nin Kansas eyaletinde 3 bin büyükbaş hayvan 49 dereceyi bulan sıcaklık iddiasıyla (!) telef edildi. Şaka gibi ve kimse ses bile çıkartamıyor!...
Düşünmeyen, araştırmayan, sorgulamayan ve sentez yapamayanlar için bu anlattıklarım kimine göre ütopya, hayal mahsulü ya da paranoyaklık olarak değerlendirilebilir. Elbette deve kuşu misali başımızı kuma gömerek olayları görmezden geliyor olmamız, anlattıklarımızın gerçekleşmeyeceği anlamına gelmeyecektir.
Her ülke gelecek kaygısını giderecek istihdam politikaları, güvenli gıda, temel insan hakları, özel hayatın gizliliği, gelecek için eğitim ve kültür, adalet gibi temel haklar ile ilgili somut söylem ve eylemleri acilen ortaya koymalıdır. Her birey sorgulamalı ve başını kumdan çıkartmalıdır. Zira felakete yol açabilecek sorunlar uzağımızda değil, yanı başımızdadır!...
İsmail AKGÜN
Eğitimci-Yazar, Mobbing Uzmanı
MEYAD Genel Başkanı